Ne çok kelimeyi bir araya getirebiliyor bu basit iki hece: ister-dim. İsterdim seni daha çok görebilmeyi, isterdim yanımda olmanı, isterdim o anları geri alabilmeyi. Ama çoğu zaman “isterdim” demek, sadece bir boşluk bırakmak demek; dolduramadığımız, dokunamadığımız bir eksikliktir.

Hayat bazen suskun bir fısıltı gibi gelir bize. Gözlerimizle gördüğümüzü, kalbimizle hissettiklerimizi, bazen kelimelere dökemez, sadece isterdiklerimizi bir kenara bırakırız. İsterdim daha cesur olmayı, isterdim biraz daha sabırlı, biraz daha anlayışlı. İsterdim kaybettiğim zamanları geri alabilmeyi. Ama çoğu zaman isterdim, sadece hayal olarak kalır.

İsterdim… Bu kelime, bir pişmanlığı saklar içinde. Belki de hiç söylenmemiş cümleleri, verilmemiş sarılmaları, konuşulamayan sözleri. İsterdim demek, aslında bir özlemdir; kalbin suskun bir çığlığıdır. Ve bazen yalnızca kendi içimizde yankılanır. Her “isterdim”, hayatın sessiz acılarını, gözlerimizin içine işleyen boşluklarını hatırlatır bize.

Ama “isterdim” sadece kayıp değildir. Aynı zamanda bir umut, bir dilek ve bir başlangıçtır. Eğer bugün küçük bir adım atarsak, belki o kaybolduğunu sandığımız anların bir kısmını geri getirebiliriz. Belki de istemek, harekete geçmenin ilk adımıdır.

İsterdim… derken, geçmişin gölgesinde kendimizi buluruz; bazen yüreğimizin sıkıştığını hissederiz. Ama geçmiş, sadece hatırlamakla kalmaz; aynı zamanda öğretir. İsterdiklerimiz ne kadar ulaşılamaz görünürse görünsün, onları hatırlamak bizi insan yapar. İsterdim… dediğimiz her şey, aslında hâlâ yaşamaya, hâlâ sevmeye, hâlâ umuda tutunmaya hazır olduğumuzun bir işaretidir.

Hayat, isterdiklerimizle doludur. İsterdim daha çok konuşabilmeyi, daha çok sarılabilmeyi, daha çok sevebilmeyi...