Ajansların geçtiği haberlere göre Antalya'ya bir gün içinde hava yoluyla gelen turist sayısı kırılmaz
denilen 35 bini aşarak 36.000 rekoruna ulaştı
bu rakamla Antalya kendi rekorunu yine kendisi kırıyor..
Mersin'e bir yıl içinde 55 bin turist gelirken günde 36.000 turist ağırlayan Antalya...
Türkiye'nin 2007 yılı için koyduğu yıllık 20 milyon turist hedefini 2005'te rahatlıkla yakalayacağı
anlaşılıyor.
Şimdiden 2004 yılı için 17 milyon turistin ülkemize geleceği kesinleşmiş durumda böylece Türkiye'nin
2023 yılında 60 milyon turist hedefi bugünkü trendle sürmeye devam etmesi durumunda çok daha
erken gelecek...
Ortaya çıkan rakamlara Ağustos ayında yapılacak Atina olimpiyatları nedeniyle Yunanistan'a gelip
Türkiye'yi de ziyaret etmek isteyecek ya da karşı kıyıda yer bulamadığı için sahillerimizde
konaklayacak zorunlu misafirler dahil değil..
199 ülkenin katılımıyla gerçekleşen 2000 Sidney olimpiyatlarında kırılan katılım rekoru Atina'da temsil
edilecek 202 ülke ile Yeni zirveye taşınacak...
Ben olimpiyatları, Türkiye'nin 2004 sonu turizm rakamlarını bir yana bırakıp komşu Antalya'nın geldiği
yeni eşikten çok kentimizin pürmeler halini yazmak istiyorum istiyorum...
Komşu ile neredeyse tek bir günde ağırladığı sayıda turisti bir yılda konuk eden Mersin...
Geçtiğimiz günlerde de turizm bakanlığının yatırım bölgeleri için açtığı ihalede Antalya'daki 11 alan
için 400 firma yarışırken kazanlı Seyhan bölgesi için hiç kimse başvurmadı..
Bu tablonun nedenlerini sıralamaya kalksak yazacak o kadar çok şey var ki köşeye sığmaz..
Örneğin Antalya özellikle son 15 yıl içinde turizm markası olmak için üstüne düşeni yapmış olmasına
karşın Mersin'in tüm dinamikleri kent birileri eliyle yağmalanırken, ya olumsuz yönde katkı sunmuş ya
da izlemekle yetinmişler..
Kentin doğusu sanayi depolama deniz kenarında kimyasal kirlilik yaratan türden vahşi tesislere teslim
edilirken futbol sahasındaki yanlışları protesto eden seyirci kadar sesimiz çıkmamış..
Batıdaki güzelim sahilleri de halka kapatma pahasına rantçı müteahhitlerin doymak bilmez çirkin bina
dikme hırsına kurban vermişiz..
Yıllardır yazıp çizmekten sorgulamaktan bıkmadan ne kadar çok sorunu gündeme taşımışız yanıtsız
kalan ne kadar çok soru sormuşuz arıtmadan başlayalım dışkısını girdiği denize boca eden bir kent
Avrupa yatırım bankasından sağladığı Kredi ile arıtma tesisi kurmayı planlıyor gelin görün ki tesisle
ilgili proje ve ihale süreci tam bir bulmaca...
Yapılacağı yerden kapsama alanına, ihaleyi yapacak komisyondan yatırım tutarına kadar,
tartışılmamış, Mersin'de yaşayan her birey borç altına sokmasına rağmen yetkili yetkisiz kimsenin
detaylarını bilmediği, emrivakilerle dayatılan bir arıtma projesiyle karşı karşıyayız…
Seçim arifesinde yangından mal kaçırır gibi yapılmaya kalkışılan ihalenin bu haliyle yarardan çok zarar
verme olasılığına karşın ertelenmesini ve çıkacak seçim tablosuna göre yeniden gündeme taşınmasını
savunduk diye Büyükşehir Belediye başkanı bizi ‘Mersin haini’ ilan etti de halktan vazgeçtik bu alanda
görüşleri önemli çevre mühendisleri odasından bile küçük bir tepki duymadık…
Oysa Bir yandan bu haliyle ihalenin yapılmasını savunan Mersin büyükşehir belediye başkanı ve yakın
çevresi, öte yandan benim gibi düşünenler tartışmanın tarafları olduğuna göre konu uzman
akademisyenlerin de görüşe alınarak herkesin saygı göstereceği bir çözüm bulunamaz mıydı?
Örneğin çevre mühendisleri odasının öncülüğünde ODTÜ, İTÜ, Mersin Üniversitesi’nden bilim
insanlarının katılacağı bir sempozyumda konunun tartışılması ve varılacak sonuca herkesin saygı
duyması gerekmez mi?
Huzurkent- Kızkalesi arası Mersin'i kapsayacak ve tüm sahilleri denize girilir hale getirecek Adana
benzeri iki paketten oluşan bir yatırım gerçekleştirilemez mi?
Diğer tartışma konumuz, Karaduvar kazanlı sahilini işgal edip kirlilik yaratan sanayi tesisleridir…
Turizm cenneti olabilecek bir kentin kalbinde, kazdığınız her yerden tarih fışkıran doğal Liman
özelliğiyle Karaduvar’ da on binlerce tonluk akaryakıt depolarının yer aldığı tank çiftliklerinin ne işi
olabilir?
Limandan gelen akaryakıt borularla istenilen yere taşınabildiğine göre binlerce yıldır balıkçılık seracılık
yapan bölgeyi depolama tanklarıyla katletmenin anlamı var mı?
Limandan boru hatları ile taşınacak petrol ürünleri Karaduvar yerine dağ tarafındaki çorak arazide
depolansa dağıtıcı şirketlerin zarara mı uğrar?
Dünyada teknoloji sınır tanımıyor.
İmkânsız denilen Karadeniz altından Rusya- Türkiye arasına doğalgaz boru hattı döşeniyor da,
limandan 2 kilometre kuzeye dağ tarafına boru hattı döşemek çok mu zor?
Üstelik kondurulan tesislerin bazılarının ÇED raporu da yok...
Rapor alanların ise taahhüt ettikleri koşulları yerine getirip getirmediği konusu meçhul ve depolama
şirketlerinin sorular karşısındaki tutumları da ortada..
Yanıt aradığımız sorulardan biri akaryakıt çiftliklerinin borularından ya da tanklarından kaynaklanan
ve Karaduvar başta olmak üzere çevreye zarar veren sızıntı oldu mu?
Dosya hazırlayıp ÇED gerekli değildir kararı almaya tenezzül bile etmeyen şirketler var..
Sahi tarlaları zarar gören Karaduvar mağdurlarının uğradığı zararı kim nasıl tazmin edecek?
Hedeflediğimiz Avrupa Birliği dahil gelişmiş ülkelerde Karaduvar’ dakine benzer felaketle tek bir insan
karşılaşsa şirket milyonlarca dolar tazminata mahkum edilir anında tüm faaliyetleri durdurulurdu..
Siz Karaduvar konusunda açıklama yapan tek yetkili bilimsel görüş ortaya koyan tek bir oda kurum
dernek gördünüz mü?
Mersin'deki sivil inisiyatifler büyük işlerden fırsat bulup Karaduvar gibi kendilerine göre küçük
sorunlarla uğraşmasa da bu kentte değişen koşulların ortaya çıkardığı yeni sorunları tazminat davaları
açarak zarara yol açan şirketlere ödetecek hukukçular nerede?
Tarlası zarar gören çiftçiler zarara yol açan şirketler yetkili kurumların tutanakları Orta yerde dururken
bu ölüm sessizliği, bu omerta neden?
Kazanlı'daki kromsan tesisleri tek başına kitaplara filmlere dizilere konu olur..
Başka ülkede olsa Kazanlı’da başkan Kenan Yıldırım’ın bu şirkete karşı yürüttüğü mücadeleden Oscar
ödüllü öykü çıkardı..
Kazanlı- Seyhan turizm alanı için yatırımcı gelmiyor diye dövüneceğimize, Kromsan’ a kazanlı
sahilinden başka yere taşınması için 5-10 yıllık bir termin planı sunmamız gerekmiyor mu?
Kentin doğusu böyle de batısı farklı mı özellikle Mezitli'yi, Mersin'in Gülen yüzü olacak bir cennetin
yağmalanışını, bir yandan kentin sahibi gibi görünürken sahili katledecek yatırımların arkasında
duranların yaman çelişkisini anlamak kolay değil...