Eğitimciler ayakta;

Özel okul fiyatları almış başını gidiyor. Yetişene…

Görev bekleyen altı yüz bine yakın öğretmen umutlu olmaya çalışmakta.

Millî Eğitim Bakanlığı hemen her gün, değişiklikleri (!) açıklamakta.

Son olarak kıyafetlerdeki değişiklikler konuşuluyor. Her okul, okul-aile birliği vb. öncülüğünde olmak üzere kendi belirleyeceği kıyafetleri giydirecek öğrencilere. Burada aklıma takılan bir durum oldu. Varsayalım ki öğrenci A ilinde ya da ilçesinde okula başladı. Ancak annesinin ya da babasının işi nedeniyle başka bir ile ya da ilçeye atanmış olsun. Bu durumda öğrenci yeni bir kıyafet mi almak zorunda kalacak? Oysa yurt genelinde ve özellikle ilköğretim sürecindeki öğrenciler için tek tip kıyafet daha anlamlı ve uygun olacaktır. Geçmişteki siyah önlük beyaz yaka gibi… Zengin ya da fakir, doğu ya da batı her öğrencinin aynı kıyafetle okula gitmesi gibi…1968 Programı dediğimiz Atatürkçü düşünceyi temel alan programların yaklaşık 22 milyon öğrenci için geçerli olması gibi…

Köy okullarının durumu daha da üzücü. Kapatılan köy okulları açılmalı ve tüm öğretmenler görevlendirilmeli. Hem üretim hem işsizliğe deva ve hem de yararlı nesil yetişmesi…Daha ne olsun?

Üretmek, eğitim almak ve öğrenmek esaslı Köy Enstitüleri gibi ülke ve vatan yararına çalışmak gibi…

Sağlıkçılarımızın sorunları dizlerini aştı. Hastalar şaşkın. Hekimler şaşkından öte. Sağlık ocaklarının ticaret evi, hastaların müşteri olduğu bir durumda doktorlara ne ad verilir bilemedim… Eylem üstüne eylem yaptılar. Sorunlarını anlattılar. Halkın desteklerine rağmen çözülmeyen sorunları ile kaldılar…

Hemen her gün ve hemen her TV kanalında üreticilerin sıkıntıları ve talepleri haber olmakta. Hava koşulları nedeniyle don, yanma, çürüme vb. olduğu gibi ilaç, gübre, mazot fiyatları nedenleriyle hani neredeyse ülkemizde ÜRETİCİ kalmayacak. Yöneticilere sesleniyorlar. Taleplerini açıklıyorlar. Bekliyorlar. Ama heyhat! Noktayı koymak istemiyorlarsa da ortak sesleri, “Artık üretici bulmak zor olacak,” oluyor…

Fabrika emekçileri eylemlerde. Haklarını istiyorlar. Grev yapıyorlar. Tek tek sıralıyorlar isteklerini, Cevap? Ya işten çıkarılıyorlar ya da sendika üyeliklerine son vermelerini… Enflasyonun %80’e ulaştığı ürünleri işaret ederek kendilerine verilen %6’nın “Teklif dahi edilmemesi gereken, traji-komik vb.” olarak reddediyor ve bakanlıklar önünde eylem yapıyorlar.

Özellikle üniversite gençliği, ekonomik koşullar nedeniyle öğrenim hayatlarını sürdüremeyeceklerini üzülerek ve isyan ederek açıklıyorlar.

Pazar alışverişi yapmaya çıkan kadınlarımız ya da erkeklerimiz çantalarını dolduramadan, çocuklarına gerekenleri alamadan, çok para harcayarak çok az ürünle evlerine dönerlerken mikrofonlara sesleniyorlar.

Belki de bıktık aynı sıkıntıların yazılmasından… Ancak gerçeklerden kaçamıyoruz. Var olan sorunları kapı arkasına süpüremiyoruz. Sihirli bir değneğimiz yok ya da basarak tüm sorunları çözecek bir düğmemiz…

“Yazmayalım mı?”

“Açıklamayalım mı?”

“Dilimiz döndüğünce ya da tuşlar el verdiğince el birliğiyle çözmeye çalışmayalım mı?”

Gidecek başka bir ülkemiz yoksa ve milletimizle birlikte olmak ise isteğimiz?

Bir gün mutlaka ve tam da istediğimiz gibi olacağına olan inancımızla…