Toplu sözleşme masası yeniden kuruldu. Ama artık herkes biliyor ki bu masa, gerçek bir pazarlık masası değil; önceden yazılmış bir senaryonun sahnelendiği bir tiyatro sahnesidir.
Çünkü memurun hakkını savunması gereken “yetkili sendika”, yıllardır iktidarın arka bahçesi gibi çalışmaktadır. Hükümetin her icraatına alkış tutan, miting meydanlarında iktidara methiyeler düzen bir patron sendikanın bugün masada “zam istiyoruz” demesi hiçbir çalışana inandırıcı gelmemektedir.
Daha dün hükümetin en tartışmalı kararlarını ayakta alkışlayanlar, bugün hangi yüzle memurun sofrasındaki ekmeği büyütmek için talepte bulunacak bilinememektedir? Hangi samimiyetle enflasyona ezilen milyonların hakkını savunabileceği merek konusudur? Onların tek yapabildiği, iktidarın cebinden çıkan kırıntıları “tarihi kazanım” diye pazarlamaktır.
Gerçek şu: Memur, hakkını savunmayan bir sendikanın elinde rehin durumdadır. Elektriğe, doğalgaza, kiraya her ay gelen zamlarla beli bükülen memurun masada temsil edildiğini söylemek büyük bir yalandır. Çünkü masaya oturan sendika, çoktan iktidarla yan yana yürümeyi tercih etmiş, memuru değil hükümeti memnun etmeyi şiar edinmiştir.
Bugün teklif edilen oranların hayatın gerçekleri ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Pazara çıkan herkes biliyor ki, bu rakamlarla geçinmek mümkün değildir. Ama yetkili sendikanın umurunda mı? Değil! Onlar için önemli olan, hükümetin çizdiği sınırın dışına taşmamaktır. Memur için kırıntı bile olsa, hükümetin verdiğini kutsamak, “büyük kazanım” diye alkışlatmaktır.
Milyonlarca kamu emekçisi şunu artık açıkça görmelidir: Patronu alkışlayan, memurun, kamu emeklilerinin haklarını savunamaz. Sırtını hükümete dayayan, masada dik duramaz. Bu sendikanın görevi memurun hakkını almak değil, hükümetin teklifini meşrulaştırmaktır.
Toplu sözleşme masasında alınan kararlar bir kez daha gösterdi ki, memurun gerçek temsilcisi bu sendika değildir. Hak aramak, iktidarı alkışlayarak değil, karşısında dik durarak olur. Ve ne yazık ki bugün masada memurun değil, hükümetin sesi yankılanmaktadır.