Adalet bu ülkede çoktandır paraya, güce, mevkiye göre şekilleniyor. Bu durumu, Kerem Kınık'ın kızı üzerinden defalarca anlattım. Fakat yine anlatmak zorundayım. Çünkü geçtiğimiz günlerde, ayrıntılı bilirkişi raporuna göre 'asli kusurlu' bulunup birini öldürmenin cezası olarak 4 yıl 2 ay ceza aldı. Verilen ceza 5 yılın altında olduğu için, ceza almadı da diyebiliriz. Çünkü 5 yılın altındaki cezalar, kişinin önceden bir suç kaydı yoksa hapse çevrilmiyor. Anlayacağız bir miktar para öderler ve biter. Onu da babasının bize sattığı çadırlardan ödeyecek olmaları pek muhtemel. Ehliyetine de 2 yıl el konuldu, atlamayalım. En azından 2 yıl kimseyi ezemeyecek diyebiliriz. Gerçi ehliyetsiz araç kullanmayacağını da garanti edemiyoruz.

Cumhurbaşkanının oğlunun da benzer bir vukuatı olmuştu. Yine aynı şekilde Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlunun da. Buradan hareketle, gayet net bir şekilde anlıyoruz ki sağlam bağlantılarınız varsa, işlediğiniz suçun bedeli olmuyor ya da olabilecek en hafif hale bürünüyor. Sadece düşünelim ve empati yapalım istiyorum. Benzer bir kazada, bahsi geçen cumhurbaşkanlarının çocukları ya da Kızılay başkanının kızı ölseydi, diğer kişiler de aynı cezaları mı alırdı? Bu soruya ülkedeki hiçbir insan evet diyemez. Bu da hukuğun kişiye, paraya ve güce göre değişkenlik gösterdiğinin kanıtıdır. Sırf bu gerçek bile, yönetimin değişmesi gerektiğini apaçık şekilde ortada koyuyor.

Bile isteye, kendi ellerimizle bir kişiye bunca yetki ve güç vermiş olmanın sonuçlarını yaşıyoruz. Böyle bir şeyi neden yaptık ve neden hala bu yanlışta ısrar ediyoruz? Henüz literatürde adı geçmeyen bir hastalık hali galiba! Nereye baksak, kafamızı ne yöne çevirsek; benzer bir yozlaşmışlık ile karşılaşıyoruz. 'Ülkedeki en temel sorunlar nedir?' diye sorulacak olsa; adaletsizlik, cehalet ve enflasyon başı çeker. Acı olan şu ki; bir devletin sömürülmeden varlığını sürdürebilmesi için bu üç şeyin kusursuz şekilde işlemesi gerekir. Ne yazık ki bizdeki durum, bırakın kusursuzluğu, içlerinde tek düzgün detay bile barındırmayan bir vaziyette. Adalet, tamamen güce ve paraya endeksli bir hale bürünmüş. Eğitim, devlet eliyle yok edilmeye çalışılıyor. Hatta, neredeyse yok edilmiş bile diyebiliriz. Ekonomi, bitik durumda ve neredeyse her ürünü ithal ediyoruz. Enflasyonda ise dünyanın zirvesine oynuyoruz. Hal böyleyken, doğal olarak dış yatırımcı da gelmiyor. Şiddet olayları, kültürel yozlaşma, kişisel hak ve özgürlükler, ırk, dil, din, cinsiyet ayrımcılığı konularına girmiyorum bile. Özetle, ülkede düzgün işleyen tek bir olumlu şey bulmak bile zor. Tekellerine aldıkları ve keyfi şekilde kullandıkları bir sözde hukuk sistemi ile siyasi rakiplerini eleyip; muhalif olan-ses çıkaran herkesi, kısacası rahatsız oldukları kim varsa uydurma gerekçelerle içeri atabiliyorlar. Ortada bir suç olmasına gerek bile yok.

İşte başımızdaki kişilere vermiş olduğumuz güç ve doğurduğu sonuçlar! Tabii ki oturup her şey bitmiş, artık hiçbir şey düzelmez diye bakma gafletine düşmeyeceğiz. Elimizden ne geliyorsa korkmadan, yorulmadan, usanmadan yapmaya devam edeceğiz. Tek temennim şudur ki; 'o kutlu gün' geldiğinde, adaleti kendi çıkarları ve hırsları için eğip büken ve hiçe sayanlar; kendileri için adalete ihtiyaç duyduklarında; benzer bir zihniyet ve acımasızlığa maruz kalsınlar.