İlk iki makalede Mersin’i 1990’ların başında düştüğü ve 23 yıldır çıkmak şöyle dursun, sürekli gerilediği sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasında yukarılara çıkaracak, bir başka ifadeyle ayağına vurulan prangadan farksız orta gelir tuzağından çekip çıkaracak öncü projeleri ve bu projelerin kent ekonomisine katkılarını anlatmaya çalışmıştım.

Kaldığım yerden devam edeyim:

Sektörel yoğunlaşmada Mersin’in avantaj dezavantajları:

-Deniz, iklim yanında nitelikli hale getirilmesi koşuluyla genç nüfusu, konumu, deniz-hava-kara- demiryolu bağlantıları anlamında lojistik üstünlüğü, ticaret, tarım ve turizmde deneyimli yetişmiş kadrolara ve insan gücüne sahip olması belli başlı avantajlarıdır.

Dezavantajlara gelince;

-Merkezi ve yerel bürokrasinin engelleyici hatta yer yer sekter tavrı, kent gelişmesinin önündeki en ciddi tehditlerden biridir. Örneğin Irak’tan sağlıkla ilgili tedavi amaçlı gelen ve her biri ortalama 10 bin dolar para bırakan insanların çoğu aylar süren vize sorunuyla boğuşmakta bu nedenle çok istemelerine ve fiyat avantajına rağmen başka ülkelere gitmek zorunda kalmaktadırlar.

-Bir milyar dolarlık yatırıma hazır, hayata geçmesiyle yan sektörlerin de katkısıyla kısa zamanda beş milyar dolarlık hâsıla yaratması mümkün, kenti bambaşka kulvara taşıyacak lojistik yatırımcılarının istediği arazi tahsisinin yıllardır yapılmaması da bir başka dezavantaj olarak karşımıza çıkıyor.

-Yerel yönetimler de Mersin’ in yeni vizyonunu okumaktan uzak, yatırımcıların önünü açma yerine çoğu zaman engelleyen tavırlarıyla öne çıkmakta.

-Bir türlü bitirilmeyen Silifke-Antalya doğu Akdeniz yolu, yatırım heyecanına kavuşmayan ve yıllardır ötelenen Kazanlı-Seyhan turizm bölgesinin alt yapı eksikliği, Mersin-Taşucu arasında bir an önce hayata geçirilmesi gereken otoyol ve hızlı tren bağlantıları da ciddi dezavantajlar olarak not edilmeli, bir an önce projelendirilmeli ve yatırım aşamasına gelmelidir.

-Acilen planlanması gereken bir başka yatırım, Çukurova’yı Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu ve Kafkasya’ya, Kafkasya üzerinden de raylı ipek yolu olarak tanımlayabileceğimiz hızlı tren güzergahlarına entegre edecek bağlantılardır.

KENTİN PAZARLAMA YETENEĞİ, MARKALAR YARATMASI, MARKA KENT OLMASI, İHRACAT GÜCÜ:

Mersin, kurulduğu günden beri liman olmanın avantajıyla dış ticaret ve ihracat odaklı bir kent olmuştur. İl olarak ihracat sıralamasında hak ettiği yerde olmaması bu özelliğini azaltmaz. Mersin sadece bir kent değildir, 33 ilin denize açılan ihracat ve ithalat kapısı, başta Irak ve İran olmak üzere 500 milyon nüfuslu bölgesel dinamiğin en önemli merkezidir.

-Bakliyat ve narenciye sektörleri, tesisler itibariyle yapılan yatırımlar yanında, son 30 yılda kazandıkları pazarlama deneyimi, bugün sadece ülke ürünlerini değil, tüm dünyadan sağladığı ürünleri işleyerek başta bölge ülkeleri olmak üzere küresel anlamda pazarlama yeteneğine sahiptir.

Özellikle bakliyat sektörü tüm gıda sektörüne Mersin özelinde geliştirdiği modelle örnek olacak düzeye erişmiş bulunuyor…

Bugün Mersin Çin’den Kanada’ ya, Rusya’dan Avustralya’ ya dünyanın dört bucağından temin ettiği malları işleyerek başta bölge ülkeleri olmak üzere dünyaya pazarlamaktadır.

Bu beceriyi ne yazık ki, markalaşmada da sağladığımız söylenemez.

Marka kent olmanın yolu ise dünya çapında tanınırlık yanında firma, kurum bazında markalar yaratmaktan geçer. Bugün Mersin dendiğinde dünyanın bizi nasıl algıladığı, akla nelerin geldiği sorusu ne yazık ki ciddi riskler barındıran bir konudur.

-Mersin tanıtım ve lobi gücü bakımından da önemli zaaflara sahiptir. Bunda kurumlar arası birlikte yaşama, üretme, paylaşma kültürünün zayıflığı öne çıkmaktadır. Anadolu’da son yıllarda öne çıkan kentlerin geliştirdiği ‘ortak akıl, ortak kader’ birlikteliğinin aksine Mersin, paylaşma ve büyütme yerine, başaranı çelmelemenin ağırlığı altında ezilmekte, bu ise orta vadede kötünün iyiyi başka kentlere kaçırması sonucunu doğurmaktadır.

-Uluslararası pazarlara erişim konusunda rakip kent ve ülkelere fark atan Mersin bu avantajını da refahına yansıtmayı sağlayacak gecikmiş adımları artık atmalıdır.

-Uluslararası ticaret konusunda deneyimli bankacılık hizmeti, ülke kambiyo rejiminin gittikçe özgürleşmesi, 75 yıllık ihracat deneyimiyle Akdeniz illeri İhracatçı Birliklerinin merkezinin Mersin’ de oluşu ihracat başta olmak üzere ülke dış ticaretinin en önemli üç merkezinden biri olmasını sağlamaktadır.

-Devletin yüklenmesi gereken en önemli görev tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi denetleme ve düzenleme konusunda üstüne düşeni yapmasıdır. Liman özelleştirilmesi ardından işletmecinin fiyat tarifesi başta olmak üzere hayata geçirdiği uygulamalar bu konuda yeterince acı derslerle doludur.(Tüm dünyada liman özelleştirmeleri sağlanan rekabetin de etkisiyle hizmet fiyatlarını aşağı çekerken, denetimden uzak ve bürokrasinin üzerine düşeni yerine getirmediği Mersin’ de kontayner başına özelleştirmeden önce ortalama 100 dolar olan birim fiyat bugün 400 dolara çıkmıştır ve bu artışların nerede duracağı da ne yazık ki bilinmemektedir.)

Kent Ekonomileri kapsamında Mersin’i anlatmaya çalıştığım yazı dizisi; insan kaynakları ve kentin potansiyel yatırım alanları ile yeni yatırımların nasıl kazandırılacağı konusundaki düşüncelerimin yer aldığı son bölümle devam edecek…