Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu işgal eden Yusuf Tekin adlı şahıs, söyledikleriyle yine gündem oldu. Bazı ailelerin, kız çocuklarını "erkekler var" diye okula göndermediğini; bu nedenle de kız okulları açabileceklerini söyleyen Yusuf Tekin, her ne kadar ciddiye alınması gereken biri olmasa da yine de gündem olmayı başarabiliyor.

Kendisine buradan sesleniyorum. "Aileler böyle istiyor." diyerek eğitim sistemi dizayn edilmez! Bu tip uygulamalar toplumu ayrıştıracağı gibi, çocukları da yalnızlaştırır. Eğitimde fırsat eşitliği, bu şekilde bir ayrıştırma ile değil; bilimsel ve çağdaş bir atılımla mümkündür. Bugün "kız okulu" isteyen, yarın "karma eğitim kaldırılsın." da der. Bu gibi söylem ve taleplere en sert şekilde tepki gösterilmelidir. Fakat geldiğimiz noktada, iktidar kanadından böyle bir tepki beklemek de gerçekçi olmaz. Çünkü geldikleri günden bu yana, sistematik olarak eğitimi çökertmek için ellerinden geleni yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Maalesef her geçen gün bilimsellikten uzaklaşıp, gerici zihniyet eksenine doğru büyük bir hızla ilerliyoruz. Bu ilerleyişe acilen dur demezsek; zaten pek de parlak görünmeyen geleceğimizi, daha da karanlık bir öngörülmezliğe terketmiş olacağız.

"Aileler böyle istiyor." söylemi ile ortaya atılan 'kız okulları', bir özgürlük savunusu veya çocukların okutulması projesi değildir, olamaz. Böyle olmadığını, "6 yaşındaki çocukla evlenilebilir." diyenlere tepki göstermedikleri, hatta çoğunun zihniyetinin de bu şekilde olmasından anlıyoruz. Bu yüzden rahatlıkla söyleyebilirim ki; bunların derdi okula gidemeyen kız çocukları değildir, hiç de olmadı. Hatta ellerinden gelse, kız çocuklarının/kadınların evlerinden dışarı çıkmasına bile izin vermezler.

Bunlar "Kadınla erkek eşit olamaz, fıtrata aykırı." diyen kişiler. Bunlar, "Kız mıdır kadın mıdır, bilemem." diyen kişiler. Bunlar, "Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek." diyen kişiler. Bunlar, "Anası tecavüze uğruyorsa, neden çocuk ölsün? Anası ölsün." diyen kişiler. Bunlar iş arayan kadına, "Evdeki işler yetmiyor mu?" diyen kişiler. Bunlar, "Bir kadın çalışmayı tercih ederek fuhuşa hazırlık yapmış olur." diyen kişiler. Bunlar, "Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem, namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, hareketlerinde cazibedar olmayacak." diyen kişiler. Bunlar, "Kadının fıtratında erkeğe köle olmak var." diyen kişiler. Bunlar, "Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur." diyen kişiler. Bunlar, "Hamile kadınların sokakta gezmesi doğru değil." diyen kişiler. Bunlar, "Annelerin, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir." diyen kişiler. Bunlar, "Türk hanımları evinin süsüdür, erkeğinin şerefidir, Batı kadınları maalesef ezilmektedir." diyen kişiler. Bunlar, tecavüze uğrayan çocuklar için, "Bir kereden bir şey olmaz." diyen kişiler.

Bunca örnek varken; Yusuf Tekin'in sözlerinden ne anlamalı, kendisini ne derece ciddiye almalıyız? Elbette kız çocuklarının okuması için uğraşıp, didindiğini düşünemiyoruz. Zaten konu hakkında zorunlu bir eğitim yasası da mevcut. Hiçbir aile, "Ben çocuğumu okula göndermiyorum." diyemez. Böyle bir tutum içerisinde olana acilen müdahale edilmeli, olması gerektiği gibi yaptırım uygulanmalıdır. Fakat meselenin bu olmadığını da biliyoruz. Mesele, kadınları toplumdan uzaklaştırma ve erkeklerin kölesi haline getirme hedeflerinin temelinin atılma çabası. Çünkü; konuşan, çalışan, gülen, istediğini giyen, istediği saatte istediği yere gidebilen, hakkını savunabilen, kısacası kendi ayakları üstünde durabilen her kadına düşmanlar. Bu zihniyetin kafasındaki hayaller ve karanlık düşünceler ne yazık ki bu şekilde. Bunu da hiç saklamadılar! Düşünceleri, söylemleri ve uygulamaları zaten her şeyi açıkça ortaya koyuyor. Fakat yıllardır, her şeyi denemelerine rağmen bu amaçlarına henüz ulaşamadılar. İşte bu sebeple, Mustafa Kemal Atatürk'ün bizlere bıraktığı, kalıcı mirası Cumhuriyetin değerini bir kez daha anlıyoruz. Ne yapsalar, ne kadar uğraşsalar ve her ne kadar zedeleseler de yıkamıyorlar. Gerici ve pis zihniyetlerini her ne kadar yaymaya çalışsalar da ülkenin aydınlık yüzleri gelişmeye, büyümeye ve çoğalmaya devam ediyor. Bu sebeple, Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna en son oturacak kişi bile olmayı hak etmeyen şahısa sesleniyorum. Sen istediğini söyleyebilirsin, zaten fikirlerinin bir değeri de yok bizim için. Sadece şunu unutma ki, karanlık zihniyetinizin yerleşmesine asla izin vermeyeceğiz. Her ne kadar kendinizi tanrı gibi görüyor olsanız da aslında hiçbir gücünüzün olmadığını, sömürmekten bıkmadığınız millet silkinip ayağa kalktığı an anlayacaksınız. Unutmayın ki gecenin en karanlık zamanı, şafağa en yakın andır!