Harezmi… Adını tarihin tozlu sayfalarında değil, bilimin en parlak köşesinde yazdırmış bir deha. Onun en büyük armağanlarından biri, hiç şüphesiz “sıfır”dır. Basit gibi görünen, ama uygarlıkların kaderini değiştiren bu kavram, bize yalnızca matematiğin değil, hayatın da önemli bir dersini hatırlatır: Doğru yerde olmanın gücünü.
Bir sıfır, başına geldiği sayıyı değersiz kılabilir; sonuna geldiğinde ise katlayarak büyütebilir. 5’in önünde duran bir sıfır, “05” ile neredeyse hiç hükmünde kalırken, arkasına geçtiğinde onu “50” yapar. Yani mesele, varlığınız değil; nerede ve nasıl konumlandığınızdır.
Hayatın matematiği de böyledir. Yanlış yerde, yanlış zamanda, yanlış insanların yanında olan biri; tıpkı başına eklenmiş bir sıfır gibi görünmez, yok sayılır. Oysa doğru yerde, doğru zamanın ve doğru insanların arasında bulunmak, kişiyi büyütür, değerini katlar.
Ne yazık ki bu sıfırın hikâyesi, bugün memurların durumuna da ışık tutuyor. Eğer bir memur, kendi emeğini, alın terini, geleceğini savunamayan; hükümet karşısında alkış tutan, masada cılız taleplerle yetinen sendikalara destek veriyorsa, aslında kendi değerini yanlış yere koyuyor demektir. Tıpkı yanlış yerde duran bir sıfır gibi, mesleki onuru da, alın teri de, emeği de görünmez hale geliyor. Yanlış yerde duran bir sıfır, rakamı küçültür; yanlış sendikanın ardına dizilen memurlar da kendi mesleki değerlerini sıfıra indirir.
Bugün toplu sözleşme masasında da gördük ki, memurlar yine kaybetti. Enflasyonun altında ezilen maaşlara karşılık, cılız artışlarla “zafer” edasıyla poz veren bir yetkili sendika vardı karşımızda. Oysa gerçek ortada: Ne memurun sofrasına katkı sağlandı, ne de yıllardır eriyen özlük hakları telafi edildi. Kendi üyelerinin hakkını dahi savunamayan bir sendikanın varlığı, aslında sıfırdan farksızdır. Doğru yerde durmayan sıfır nasıl değersizse, yanlış sendikanın arkasında duranlar nedeniyle tüm memurların emeği de maalesef masada değersizleştiriliyor.