Zamanla farklı psikoterapi modelleri geliştirilmiş ve her birinin kendine özgü terapi ilkeleri oluşturulmuşsa da bu modellerin temel tedavi ilkeleri bazında azımsanmayacak düzeyde ortak noktaları bulunmaktadır. Bu ilkelerden bazıları, vaka formülasyonu, terapötik çerçeve, terapötik ittifak, direnç, aktarım ve karşı aktarım kavramlarıdır. Vaka formülasyonu, terapistin, danışandaki psikolojik, kişilerarası ve davranışsal sorunların nedenleri, tetikleyici ve sürdürücü faktörleri hakkında oluşturduğu hipotez olup tedavi sürecinde yapılması planlanan terapötik müdahaleler için temel bir unsurdur.
Bir şeyi o şey yapan şey nedir? Bir şeyin değeri nedir?' Aristoteles metafizik kitabında bu soruyla haşır neşir olur. Psikoterapiye gelen danışanların pek çoğu; kendilik algısı, kimlik arayışı ve benlik kavramı ile ilgili sorunlarla birlikte temel varoluşsal problemler yaşayabilmektedirler. İnsan olmanın gereği; hepimiz kim olduğumuzu, değerimizi, diğer insanları arasındaki biricik yerimizi bilmek isteriz. Aynı zamanda insan olmakla temel bir kimlik çatısı altında birlik noktasında toplanırız.
Felsefe zemini; bir psikoterapiste alet çantasında danışanları daha iyi kavraması, sorun karşısında kavramsal çerçevesini oturtabilmesi, doğru soru sorma becerilerine sahip olması bakımından, danışanı stigmatize etmeden anlayabilmesi ve analitik düşünme becerileri kazandırması açısından büyük bir zihinsel yelpaze sunar. İnsan varlığının ve varoluşunun en temel sorularıyla danışanı kavramasını sağlar. Psikoloji ve felsefe bağlantısı antik çağlardan beri süregelen kopmaz bir bütündür. Felsefi kavrayış olmaksızın psikoterapi yapabilmek bu nedenle eksik kalacaktır. Felsefe gözlüğüyle psikolojiye bakabilmek; en temelde insan doğasını ve temel sorunlarını anlamak bakımından bizlere geniş bir yelpaze sunacaktır.
Psikoterapi çeşitleri ve felsefe arasında isteyene görünür, istemeyene görünmez bir bağı vardır. Bu bağ belki de en çok davranış terapisi üzerinde görüle bilinir. Davranış terapisi sağlıksız ve istenmeyen davranışlar üzerine yoğunlaşır ve genelde ödüllendirme, olumlu davranışları pekiştirme ve olumsuz davranışları elemine etme sistemleri kullanılır.
Elemine etme işlemi, rahatsızlık, korku ya da sıkıntı yaratan bir olayı kişiye göstermek ve bu olaya bağlı olarak ortaya çıkan tepkileri ortadan kaldırmaktır. Örneğin kişi mikroplardan korkuyorsa ve sürekli olarak ellerini yıkıyorsa, davranış terapisi kişiyi çeşitli yöntemlerle eğiterek ellerini aşırı derecede yıkamasına gerek olmadığını öğretir. Bu terapi şeklinde kişinin günlük hayatta yaşamış olduğu diğer sorunlar, aile ilişkileri, geçmişte yaşanılanlar yada diğer çevresel etkenler dikkate alınmaz, sadece davranış bozukluğuna yoğunlaşılır ve bunun düzeltilmesi için çaba sarf edilir. Davranış terapisi, her türlü davranışın aynı ilkeye göre öğrenildiği, sürdürüldüğü ve tekrar unutulabileceği varsayımına dayanmaktadır. Bu çerçevede davranıştan sadece insanın dışarıdan görünebilen etkinlikleri değil, duygu, düşünce ve bedensel süreçler gibi içsel olguları anlaşılmaktadır.