“Taş köprülerde tarih, kervanların izi; bağlarda bereket, sınıflarda aydınlık izler…”

Torosların serin yamaçlarında, üzüm bağlarının kokusuna elma bahçelerinin tazeliği, badem ve ceviz ağaçlarının bereketi karışır. Çakır Deresi’nin sularıyla beslenen kanyon ve göller, doğanın kadim şarkısını fısıldarken, taş evlerin gölgesinde yüzyılların izleri saklıdır. İşte bu toprakların kalbinde, Karamanoğlu Beylerinden biri tarafından kurulan Konur Köyü, yalnızca doğasıyla değil, tarihi ve eğitime kattığı değerle de Anadolu’nun hafızasında yerini alır.

Eğitimle Aydınlanan Bir Yolculuk

Konur Köyü, Cumhuriyet’in en güçlü ışıklarından biri olan Köy Enstitüleri’nin bereketini taşıyan köylerden biridir. Buradan yetişen onlarca genç, sadece kendi hayatlarını değil, Anadolu’nun geleceğini de değiştirdi. Öğretmen oldular, çocukların kalemine harf verdiler. Hukukçu, yargıç, subay, doktor, mühendis, akademisyen oldular; Anadolu’nun dört bir yanında adaletin, bilimin ve emeğin sesi oldular. Konur’un hikâyesi, eğitimin bir köyden tüm ülkeye yayılan aydınlık gücünün en somut örneklerinden biridir.

Fotoğraflarda Saklı Hatıralar

30 Ağustos Zafer Bayramı’nda Atatürkçü Düşünce Derneği Gülnar Şubesi’nde açılan sergi, Konur Köyü’nün eğitim yolculuğunu yeniden gözler önüne serdi. Birol Kandemir’in hazırladığı sergide; ilkokulun ilk mezunlarının diplomaları, köy enstitüsü belgeleri ve 35 fotoğraf yer aldı. Siyah-beyaz karelerde bir köyün azmi, emeği ve geleceğe dair inancı vardı. Kandemir, bu değerli mirasın Konur Mahalle Muhtarlığı binasında kalıcı olarak sergileneceğini müjdeledi.

Muhtarlığın Sessiz Tanıkları

Kandemir’in bir diğer çalışması da köyün idari geçmişini yaşatmaya yönelik. 1833’te Anadolu’da ilk kez Kastamonu’da kurulan muhtarlık müessesesinin Konur’daki yolculuğunu belgeleyen kayıtlar ve köy muhtarlarının fotoğrafları da yakında sergilenerek ziyaretçilerle buluşacak. Böylece köyün hafızasında yalnızca eğitim değil, yönetim ve toplumsal yaşamın da izleri kalıcı hale gelecek.

Doğanın ve Tarihin Kucaklaştığı Yer

Konur Köyü’nde tarih ile doğa birbirine yaslanır. İpek Yolu Kültürel Miras Koridoru üzerinde bulunan iki tarihi köprü, kervanların izlerini hâlâ taşır. Çakır Deresi Kanyonu’nun suları, göllerinin güzelliği, yaz geldiğinde bağlarda üzüm salkımları, dallarda elma ve bademler umut gibi çoğalır. Taş evler, göğe yükselen Toros zirvelerine bakar; doğa ile insan emeği burada birbirini tamamlar.

Yaşayan Bir Kültür Merkezi

Bugün Konur Köyü, yalnızca geçmişiyle değil, geleceğe tuttuğu ışıkla da önemini koruyor. !992 yılında Fikri Sğlar’ın Kültür Bakanlığı döneminde açılan Konur Köyü Halk Kütüphanesi 5000 kitapla okuyucu ile buluşuyor. Açılacak kalıcı sergiler, köyün geçmişten bugüne taşıdığı hafızayı canlı tutarken; ziyaretçilere hem tarihin hem doğanın kucaklaştığı eşsiz bir mekânı sunuyor.

Bir Şiirle Konur’un İzinde

Tarihî köprülerin gölgesinde, kervanların izinde, bağların bereketinde saklı bir köy… Konur, yalnızca Gülnar’ın değil, Anadolu’nun ortak hafızasıdır. Ve bu hafıza, bir şiir gibi dilden dile, gönülden gönülle aktarılarak yaşamaya devam ediyor:

Konur'un Işığı

Taş köprüden geçer zaman

Toroslarda yankılanır kervanların ayak sesleri

Gölgelerde saklıdır yüzyıllar

Suların türküsünde unutulmaz yolculuklar

Üzüm bağları bereketle dolar

Elma dallarında sabahın kokusu

Badem çiçeklerinde baharın nefesi

Ceviz gövdelerinde kök salan umutlar

Çakır deresi çağlar durmadan

Kanyonun kalbinde serinlik büyür

Göller göğe ayna tutar

Bir köyün kaderi suyla yazılır

Taş evlerin pencerelerinden

Çocuk sesleri yükselir

Köy enstitülerinden doğan ışık

Kalem olur Anadolu’nun ellerinde

Öğretmen olur yol gösterir

Yargıç olur adalet dağıtır

Doktor olur şifa verir

Subay olur yurdu bekler

Akademisyen olur bilimi yüceltir

Ve her biri Konur’un yüreğinden çıkar

Bu köy bir iz değildir yalnızca

Bu köy yolun kendisidir

Tarihin içinden geleceğe akan

Torosların bağrında yaşayan bir destandır