Yaşamın en kaçınılmaz yanlarından biri yanılmaktır. Ne kadar hesap yaparsak yapalım, ne kadar plan kurarsak kuralım, hayat bizden daha zeki davranır ve bizi beklenmedik yollarla sınar. İnsan yanılır; bazen kararlarında, bazen sözlerinde, bazen de yüreğinin yöneldiği yerde. Bu durum, eksikliğimizin değil, insana özgü oluşumuzun bir kanıtıdır.
Yanılmak çoğu kez acı verir. Çünkü yanlış bir kararın sonuçlarıyla yüzleşmek, çoğu zaman gururu incitir. Ancak yanılgıların içinde bir tür öğretmenlik vardır. En sert düşüşler, insanın yeniden kalkma iradesini güçlendirir. Hatalar, bir daha aynı noktaya düşmemek için farkındalık yaratır. Yanıldığımız yerde aslında yeniden düşünmeye, sorgulamaya ve değişmeye davet ediliriz.
Toplumda yanılmak çoğu zaman ağır bir yük gibi görülür. İnsanlar hata yapanı çabucak yargılar, kimi zaman affetmekte zorlanır. Oysa hiçbirimiz kusursuz değiliz. Yanılmayı kabullenmek, hem kendimize hem başkasına daha anlayışlı yaklaşmanın yolunu açar. Hata yapanı dışlamak yerine, onun da bizim gibi öğrenme sürecinde olduğunu görmek gerekir.
Yanılmayı Kabul Etmek Cesarettir
Asıl mesele yanılmak değil, yanıldığını kabul edebilmektir. Pek çok insan hatasının farkında olsa bile, kabullenmekten kaçınır. Çünkü yanıldığını itiraf etmek, gururu zedeler. Oysa gerçekte bu, bir zayıflık değil cesaret göstergesidir. İnsan ancak yanıldığını kabul ederek büyür, gelişir ve olgunlaşır.