Bir milletin kaderini değiştiren şey, çoğu zaman savaş meydanındaki kılıçlar değil; kalemler, kitaplar ve düşüncelerdir. Grigoriy Petrov’un Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı eseri de işte böyle bir kitaptır. Finlandiya’nın yoksulluktan ve geri kalmışlıktan çıkıp eğitim ve bilinçle yeniden doğuşunu anlatan bu eser, Atatürk’ün özel olarak önem verdiği bir kitaptır. Atatürk, Türk milletinin de benzer bir uyanışı yaşayabilmesi için bu kitabın orduda, okullarda, aydın çevrelerde okunmasını istemiştir. Çünkü o da biliyordu: Gerçek kurtuluş, önce kafalarda başlar.
Bugünün Türkiye’sine baktığımızda, o beyaz zambakların hikâyesi hâlâ bize çok şey söylüyor. Yüz yıl önce yıkıntılar arasından doğan Cumhuriyet, eğitim ve toplumsal bilinçle ayakta kaldı. Ancak bugün, değişen dünyada yeni sorunlarla karşı karşıyayız: Eğitim sisteminde istikrarsızlık, gençlerin gelecek kaygısı, toplumsal kutuplaşma ve ekonomik sıkıntılar… Tüm bunlar bize Finlandiya’nın bir zamanlar yaşadığı çıkmazları hatırlatıyor.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde bize şunu öğretir: Bir millet, yalnızca güçlü liderlerle değil, sorumluluk sahibi bireylerle yükselir. Öğretmen, sadece ders anlatan değil; ışık saçandır. İşçi, yalnızca alın teri döken değil; emeğiyle ülkesini omuzlayandır. Genç, sadece sınavlara hazırlanan değil; yarını inşa edendir. Yani toplumsal kalkınmanın anahtarı, herkesin kendi payına düşen görevi ciddiyetle yerine getirmesidir.
Türkiye’nin bugünkü sorunlarını çözebilmesi için de bu anlayışa ihtiyacı vardır. Eğitimi yalnızca bilgi yükleme süreci olmaktan çıkarıp sorgulayan, araştıran bireyler yetiştirmek zorundayız. Üniversiteleri birer diplomadan öte, düşünce ve üretim merkezlerine dönüştürmek zorundayız. Siyasetten ekonomiye, sanattan bilime kadar her alanda liyakati, çalışkanlığı ve dürüstlüğü ön plana çıkarmalıyız. Aksi hâlde beyaz zambakların açması mümkün olmayacaktır.
Ama umutsuzluğa yer yok. Çünkü Türkiye’nin genç nüfusu, enerjisi, tarihsel birikimi hâlâ büyük bir potansiyel barındırıyor. Bu potansiyelin harekete geçmesi için ihtiyaç duyduğumuz şey, bir zihniyet dönüşümüdür. Petrov’un Finlandiya için söylediği gibi, “Bir ülke kendi içindeki kaynakları doğru kullanırsa, dışarıdan yardım beklemeden de ayağa kalkabilir.” Bugün de Türkiye için bu söz geçerlidir.
Sonuç olarak, Beyaz Zambaklar Ülkesinde yalnızca Finlandiya’nın değil, Türkiye’nin de hikâyesidir. Atatürk’ün bu kitaba verdiği değer, aslında bize hâlâ ışık tutan bir çağrıdır: Gerçek kalkınma, insanın ruhunda ve zihninde başlar. Türkiye, beyaz zambaklarını yeniden yetiştirebilirse, geleceğin dünyasında güçlü ve saygın bir yer edinmeye devam edecektir.