Hayatın en kaçınılmaz gerçeği nedir diye sorsalar, cevabım hiç tereddütsüz "değişim" olurdu. Zaman değişir, insanlar değişir, düşünceler değişir, şehirler değişir… Bugün elimizi uzattığımız her şey, dün bıraktığımız yerde değildir artık. Değişim; bazen bir zorunluluk, bazen bir arayışın sonucu, bazen de sessiz bir devrimdir.

Mersin gibi dinamik bir şehirde yaşarken, değişimin nabzını daha yakından tutmak mümkün. Yeni yollar, yeni yapılar, yeni yüzler… Ama bir yandan da aynı kalmakta ısrar eden alışkanlıklar, kalıplar, korkular var. Asıl soru şu: Değişime ne kadar açığız?

Toplum olarak yeniliklere karşı temkinli bir tavır sergileriz. Kimi zaman haklıyız; çünkü her değişim, iyiye evrilmez. Ama aynı zamanda şu gerçeği de kabullenmemiz gerekir: Yerinde saymak, gerilemenin sessiz kardeşidir.

Bir şehir, bir toplum ya da bir birey, ancak değişimi doğru okuduğunda gelişebilir. Önemli olan; köklerimizi inkâr etmeden dallanıp budaklanmayı bilmek. Yeni fikirlere alan açarken, değerlerimizi de korumak. Yani geçmişle geleceği birbirine bağlayan bir köprü inşa etmek.

Bugün, bir şeyleri değiştirmek için küçük de olsa bir adım atabiliriz. Belki bir düşünceyi, belki bir davranışı, belki de sadece bakış açımızı… Çünkü değişim, büyük devrimlerle değil, küçük farkındalıklarla başlar.

Ve unutmayalım: Her değişim, bir yenilik; her yenilik, bir umut demektir.