Sanal dünyada sıklıkla karşılaşıyoruz;

                Fotoğraflarla olmak üzere;

1960’ların modern öğretmenleri,

                Karma eğitimin mutlu öğrencileri,

                Mutlu aile ocaklarının paylaşımla geçen geceleri,

                Öğrencilerin okuma sevdaları ve hatta yarışları,

                Bakkal amcanın mahalle sakinleri ile mutluluğu,

                Varlıklı ailelerin, isim vermeden, açık etmeden yoksullara yaptıkları katkılar…

                Eklemeleri size bırakıyorum… Peki bu davranışların, becerilerin, duyguların, yeteneklerin, alışkanlıkların temeli ya da dürtü kaynağı nedir sizce?

                Çok açık ve yalın; Cumhuriyet değerleri! Bütün bunlar Cumhuriyet’in topluma kazandırdıkları ahlâk değerleri ve uygulamalarıdır!

Bu ahlâk ve değerler nasıl kazandırılmıştır peki? Elbette Cumhuriyet kültürüyle…Devam edelim o zaman, peki bu Cumhuriyet kültürü nasıl kazandırılmıştır insanlarımıza?

                EĞİTİMLE EĞİTİMLE ve EĞİTİMLE…

                Milleti hür, şanlı, yüksek tutabilen ve geliştiren Eğitimle elbette… Mustafa Kemal Atatürk’ün sözünün devamını alalım şimdi de; …Ya da esarete ve sefalete sürükler…

                Demek ki toplumun temelini oluşturan EĞİTİM, bir çınar ağacıdır, güçlüdür ve hatta ölümsüzdür…

Yine bir gerçeklikle besleyelim tezimizi; Eğitim ve sağlık, toplumların temel gereksinimleridir ve belli plan ve programlarla yürütülürler. O toplumu yönetenler değişebilir, ancak eğitim ve sağlık sistemleri çağa uygun biçimde geliştirilerek daha iyiye daha doğruya ve daha güzele yürürler…

                Peki ülkemizde durum nedir?

                Ne yazık ki tam tersi

Yani?

Değişen iktidarlara göre değişebilen eğitim ve sağlık sistemleri… Bu nedenledir ki; geçmişe özlem duyuyoruz, örnekler veriyoruz, gıpta ediyoruz… Yaptıklarımız doğru mu peki?

Tamamen yanlış!

Eleştiri hakkımız hep vardır ve olmalıdır, ancak sadece eleştirerek, isyan ederek, ah-vah çekerek sorunu çözemeyiz tam tersine Hümeyra’nın dediği gibi, çözdükçe dolaşan bir kördüğüm yaratmış oluruz.

Davranış biçimini yansıtan kültürü olusturmak üzere eğitime gerekli düzenin verilmesi konusunda mücadelemizi sürdürmeli ve önerilerimizi ısrarla, örneklerle göstermeye devam etmeliyiz.

Akıl ve bilim dışı öğretilere asla boyun eğmeyeceğiz. Milli Eğitim sisteminin dinselleştirilmesine izin vermeyeceğiz.

Bunları nasıl yapacağız? Diye sordunuz ve duydum… Hemen yanıtlayayım;

Eğitim sendikalarına ve birliklerine üye olacağız,

Üyesi olduğumuz partilerin “Eğitim birimlerinde” görev alacağız,

Oda, vakıf vb. örgütlenmelerde eğitim komisyonlarını çalışır hale getirerek sesimizi duyuracağız,

Yazacağız, söyleyeceğiz, hesap soracağız,

“Olmaz” deme gafletine düşmeyeceğiz,

Hele de “Adaaaammm sende”ciliği asla oynamayacağız,

Ve mutlaka kazanacağız!

O, şikâyet ettiğimiz çağdışı davranışları görmez olacağız!

Mümkün!

Yeter ki isteyelim. Yeter ki örgütlü mücadelemiz sürekli olsun,

Yeter ki inanalım!

Heyecanlandık mı?

Harika! Demek ki yapabiliriz!

“Kesin çözüm” mü?

İktidar olmak!

Heyecanımız arttı değil mi?

İktidar oluncaya kadar, yapmamız gerekenleri yapalım şimdi…