2013 Mayıs’ında kaleme aldığım çalışmanın ilk bölümünde; 90’ların başındaki ilk körfez krizinden itibaren sürekli kan kaybeden, sosyo ekonomik gelişmişlik sıralamasında 20 yıl içinde 14 basamak gerileyen (Resmi istatistikler Türkiye’de başka hiç bir ilin böylesine dramatik düşüş yaşamadığını gösteriyor) Mersin’i yeniden ayağa kaldırıp hak ettiği yere getirecek arayışları dile getirmiştim.

Kaldığımız yerden devam edeyim…

-Mersin’in yeni ekonomisi için hangi somut hedeflerin başarılması amaçlanmalı?

Değişim ile varılması gereken hedefler;

-Mersin’in sıkışıp kaldığı orta gelir tuzağından bir an önce kurtulması ve bugün Türkiye ortalamasının altına düşen kişi başı milli gelirini 10 yıl içinde ülke ortalamasının üzerine çıkarması ve refah düzeyini gelişmiş ülke seviyelerine çıkarması öncelikli hedef olmalıdır.

-Genç nüfusun ağırlıkta olduğu göç dalgasının yaratacağı dezavantajı avantaja çevirecek bir plan devreye sokulmalı, bu amaçla niteliksiz iş gücünün nitelikli hale dönüştürülmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilmelidir.

-Mersin çevreye saygılı, yaşanabilir, sadece yakın çevrenin değil, bölgesinin en önemli cazibe merkezi haline getirilmelidir.

-Hedefe varmanın temeli: Vizyoner projeler:

-Mersin’i bölgesel gelişmelerin de etkisiyle Doğu Akdeniz’in en önemli terminal limanı haline getirecek ve bir an önce küresel rekabete açacak öncelikli yatırım konteyner terminal projesinin gecikmeden hayata geçirilmesidir.

Mersin ilk etapta 14 milyon konteyner elleçleme kapasitesine sahip bu limanla Akdeniz’in Hub limanı haline gelecek, bölgesinin en önemli dağıtım üssü olarak rakipsiz konuma yükselecektir. Konteyner terminal limanı sadece kenti rakipsiz bırakmayacak, kentin gelişme ve zenginleşmesinin lokomotifi olacaktır.

Mevcut limanla Mersin’in beklediğimiz sıçramayı yakalaması mümkün değildir. Hem liman kapasite olarak Hub limanı özelliğine sahip değildir. Hem de özelleştirme ile limanı işletmeye başlayan şirketin Mersin’ le ilgili böylesine Vizyoner bir stratejiye yönelik planı bir yana düşüncesi bile yoktur.

Oysa 14 milyon konteyner elleçleme kapasitesine sahip Hub Limanı Mersin ekonomisini yukarılara taşıyacak en önemli yatırımdır.

Rakamlarla anlatmakta yarar var: Mersin limanında yaratılan her bir dolarlık değer kente 1,20 dolar olarak geri dönmektedir. Mevcut liman 2012’de 1,2 milyon konteyner elleçleyerek 800 milyon dolar değer yarattığına göre bunun kente yansıması yaklaşık 1 milyar dolarlık (960 milyon dolar) hasıladır.

Buradan yola çıkarak 14 milyon konteyner kapasiteli Hub Limanın Mersin’e yapacağı katkının mevcudun 11 katı olacağını hesaplamak hiç te zor değil.*

Mersin’ in il genelinde yarattığı tüm hasılaya neredeyse eşit bir değeri (ki bunun 11 milyar dolar civarında olacağını varsayabiliriz) tek başına sağlayacak ve finansmanını kendi içinde barındıran proje uyanıp kendisini hayata geçirmemizi bekliyor. (Önündeki tek engel mevcut liman işletmecisinin sürdürdüğü lobi faaliyetinin olmayan kent lobisini alt etmesi ve Ulaştırma Bakanlığının 2006 programında en acil yatırım projeleri arasında ilk sıraları ayırdığı bu hayati projeyi son zamanlarda tozlu raflarda unutmuş olmasıdır)

Mersin’i ülke sıralamasında tepelere çıkaracak projeler Hub limanından ibaret te değildir.

-Geçmişin serbest bölgelerinin yerini artık Dubai örneğinde tanık olduğumuz nitelikli bölgeler almaktadır. Vizenin ve gümrüklerin minimize edildiği farklı alanlarda faaliyet gösteren denizle bağlantılı nitelikli bölgeler Mersin’in en önemli sıçrama dinamiği olacaktır. Bu alanda Mersin bürokrasinin prangalarını çözebildiği takdirde yakın zamanda dünyada örneği olmayan gelişme ve refah ivmesi kazanacaktır.

– Geçmişte 3T olarak sıkça dile getirilen ticaret, tarım ve turizm alanlarında Mersin, ihmal edilmişliği avantaja çevirebilecek ve henüz doyuma ulaşmamış yatırım beklentilerine karşılık verecek Türkiye’deki en şanslı kenttir. Turizmde kum, güneş, deniz ötesine geçen, tarih, kültür, doğa ağırlıklı yeni dalga akıma en uygun, nitelikli tarımda subtropikal meyve üretimiyle toprağını en iyi şekilde değerlendirecek zenginliğe sahiptir Mersin.

Vizyoner projeleri kimler hayata geçirmelidir?

Birlikte üretmenin, yaratmanın, paylaşmanın önemini kavramış, yerel deneyimlerini küresel oyuncuların deneyim ve gücüyle birleştiren oluşumlar beklenen sıçramayı yaratacak rol model üstlenebilir.

Devlet ne yapmalıdır?

Devletin şu an uygulamaya çalıştığı teşvik uygulamaları Mersin için yeterlidir. Sorun bu teşvikleri uygulamakla yükümlü bürokratik kurumların beklentilere, taleplere ve kentin yukarıda ifade etmeye çalıştığım vizyonuna uygun proaktif dinamiği geliştirmesi, ayaklara yeni kelepçeler takan değil, mevcutları çözen anlayışın hâkim olmasıdır. (Yatırımcıya teşvik yasasının emrettiği arazi tahsisiyle ilgili ortaya çıkan tablo ve örneğin bir milyar dolarlık yatırım yapmak isteyen lojistik sektörüne karşı bürokratik oligarşinin cimri hatta sekter tavrı yeterince özetliyor sorunu)

-Kent ekonomisinin motor gücü olan veya olması gereken sektörler:

-Kontayner terminal limanıyla uyumlu ve bağlantılı bölgesel lojistik köy olmak üzere sektörü besleyen dağıtım, paketleme, aktarma alt sektörleri

-Türkiye akaryakıt dağıtımının %35’ini yapan sektörün daha fazla katma değer yaratacağı alt sektörleri yeni kümelenme alanında toplayarak, hem bugün sahilleri tehdit eden konumlarından kurtarmak hem de potansiyellerini yeni alanlarla değerlendirmek gerekir.

-Subtropikal meyvede yakın zamanda küçük dokunuşlarla başarılan yer kirazı modelinin farklı meyve ve sebzelerde de uygulanması; eğitilerek nitelikli hale getirilecek insanlarla hem işsizliğe çare olacak hem de kentin tarım ürünü ihracatında bölgesinin önemli merkezi olmasını sağlayacaktır.

-Yapımı süren Çukurova uluslararası hava limanının Mersin ve Adana bağlantısının otoban yanında hızlı trenle sağlanması sayesinde iki kentin ortasında yeni ve farklı bir cazibe merkezi doğacak. Bu merkezi besleyecek en önemli iki proje: Dış yatırımcılara sınırsız ve sorunsuz ikamet şansı veren serbest ticaret merkezi ve doğu Akdeniz’in en önemli bölgesel fuarı…

-Nitelikli bölgeler için gerekli yasal düzenlemelerin, teşvik edici mekanizmaların devreye girmesiyle Mersin sadece ticaret ve turizmde değil; sağlık, eğitim alanlarıyla da Ortadoğu’dan Avrupa’ ya, Rusya’dan tüm Avrasya ülkelerine kadar tüm bölgenin cazibe merkezi haline gelebilir. Mersin iklimi, denizi, farklı olan kimliklere artık gelenekselleşmiş hoşgörülü bakışıyla tartışılmaz üstünlüğe sahiptir.

-Turizmde de avantajlı Antalya’ ya karşı pozitif destek anlamında Kazanlı-Seyhan turizm bölgesi Deliçay-Seyhan nehri arasında kalan ve E-5 karayolunun altında yer alan tüm bölge yabancıların hiç bir tahdit olmadan gelip kalacakları özel statüye kavuşturulmalıdır.

Yukarıda tanımlamaya çalıştığımız Hava limanı, NHB (nitelikli hür bölge) ve Kazanlı-Seyhan turizm bölgeleri birbiriyle kopmaz bütünlük içinde değerlendirilmeli, bu alanlar limanla da bağlantılı hale getirilmelidir. Sözünü ettiğimiz yeni ekonomik vaha; Rusya’dan Afrika’ya, İran/Irak ve Ortadoğu’dan Avrupa’ya her lokasyona en fazla üç saat içinde uçulacak konumdadır. Uzak doğu ve Amerika dışında kalan orta bölgede böylesine avantaja sahip ve stratejik konumda olan başka bir kent yoktur.

Dikkat edilirse yukarıda sözü edilen tüm yatırımların hayata geçmesi ve yerel aktörler yanında dünyaya açılması için Mersin’e özgü ‘yumuşak’ özerk yönetim hayati önemdedir.

Mersin’in geleceğine ışık tutmaya çalıştığım bu yazı dizisi kentin avantajları, dezavantajları, fırsatlar yanında olası tehditleri ele alacağım bölümle devam edecek…

*Makalenin kaleme alındığı tarihte bir konteynerin herhangi bir liman kentine katma değer katkısı bin dolar olarak hesaplanıyordu.

Aradan geçen 10 yılın sonunda limanların yaratacağı katma değerin yeni değerlemelerde 6 katına çıktığı görülüyor..

Örneğin Çin devlet şirketi COSCO’ nun 2020’de inşaata başlayıp 2024 sonu faaliyete geçirdiği Peru’ daki Chancay limanı hakkında hazırlanan fizibilite çalışmasında konteyner başına katma değer 6 bin dolar olarak hesaplandı..