Ülkemizde yüzbinlerce, birilerinin Sivil Tolum Örgütleri dediği aslında Demokratik Kitle Örgütü olan dernek, oda, vakıf, birlik vb. örgütlenmeler var. Üye sayılarının yedi milyonu geçtiği de veriler arasında…

                Ancak yine bu verilere göre bu örgütlenmeler ve üyeleri faaliyet anlamında yeterli değiller…

                Ya bir arkadaş hatırına üye olunmuştur ya aidatları ödenmemektedir ya da örgütlenmenin çalışmalarına katkı verilmemektedir…

                Türkiye’nin (Bir zamanlar dünyanın diyorduk) örgütlenme ağı içinde en fazla şubeye ve dolayısıyla da üyeye sahip örgütlenmesi Atatürkçü Düşünce Derneği idi…(Ne yazık ki, Atatürkçü Düşünceyi kavratmak, yaygınlaştırmak amaçlı olmak üzere böyle bir dernek kurma zorunluluğu oluşmuştu.)

                Siyasi parti ve sendika üyeliklerine gelince;

                Her ne kadar yaklaşık sorunlar yaşanıyorsa da iş bulmak, geçimini sağlamak, yakınlarının sorunlarını çözmek üzere günümüzdeki siyasi parti üyelikleri kâğıt üzerinde bile olsa sürdürülebilmektedir.

İşçi sendikalarında ise, ne yazık ki işten atılma korkusu nedeniyle, “İşveren karşısında haklı davalarını savunmak,” amaçlı olmaktan öteye, sendikalı işçi sayısı giderek azalma rotasında yürümektedir…

Kişiler tek başlarına, toplumsal mücadelede etkili ve yetkili olamazlar ve olamamaktadırlar. Oysa örgütlenmelerle siyasi iktidara karşı çıkarılan ses, esmese de gürlemektedir,

Kimin, nerede, ne zaman ve nasıl konuştuğundan, yaptığından, verdiği sesten daha önemli olan, örgütlenmelerin neler yaptıkları ne istedikleri ne önerdikleri etkili ve yönlendiren durumundadır.

Meslekî, toplumsal, iş hayatı, okul vb. alanlardaki ÖRGÜTLENMELER, “Önemli” olmaktan çıkarılıp zorunluluk olmalıdır!

Herhangi bir vatandaşın sesini duymak zor hatta olanaksız olabilir, ama örgütlenmelerin sesleri zorunlu olarak duyulmaktadır ve duyurulmaktadır!

Herhangi bir vatandaşın, kişisel sorunlarını çözmek üzere harekete geçmesi mümkün olamayabilir, ancak örgütlenmeler yasal ve usuller çerçevesinde işlevsel oldukları için yerelden başlayarak yönetenler, yanıt vermek zorundadırlar,

Kişilerin değil örgütlenmelerin seslerinin çoğulu ifade ettikleri ve ülke yöneticilerinin bunlara kulak tıkayamayacakları gerçeği göz ardı edilmemelidir.

Atatürk gibi düşüneceğiz! Yaşamının her anında örgütlü oldu, toplumu ortak akılda buluşturdu, mücadeleyi topyekûn sürdürdü ve kazanımlar toplumsal mücadele ile elde edildi.

Demek ki gençlikten başlamak üzere toplumsal yaşamdaki mücadele ancak ve ancak örgütlenme ile olur ve kazanım sağlar.

Hatta

İlkokullardan başlamak üzere sosyal kol çalışmaları, sınıf başkanı seçimleri vb. bile örgütlenmelerin, geçerliliklerinin, etkilerinin ne kadar önemli olduğunun birer kanıtıdır…

Hâlâ örgütlü değilsek, ki kabul edilemez olan bu durumda, hemen alanımızdaki ilk örgütlenmeyi ziyaret etmeli ve çalışmalara başlamalıyız…

Örgütlenmenin önemine katkılarınızı bekliyoruz…