İnsanların çoğunlukla eğitimsiz olduğundan dem vurur ve her sorunun temelini buraya dayandırırız. Çok da haksız bir tespit ya da eleştiri değil bu. Fakat asıl sorun, insanların sadece kendilerine öğretilenlere inanacak kadar eğitilmiş ve kendilerine öğretilenleri sorgulayacak kadar eğitilmemiş olmaları. Bu durumu da "sistematik bir eğitimsizlik hareketi" olarak adlandırabiliriz.

Bildiğiniz gibi, ülkemizde 12 yıllık bir zorunlu eğitim modeli mevcut. Neredeyse her ülkede buna benzer zorunlu eğitim modelleri görebiliyoruz. Buraya kadar bir sorun yok. Fakat kimi ülkeler eğitim açısından oldukça başarılı ilerlerken, ne yazık ki bizde vasatın da altında seyrediyor. Hatta güncel vaziyete bakacak olursak, acınası bir durumda olduğumuzu söyleyebiliriz. Finlandiya gibi kusursuza yakın örneklere imrenerek bakmamak elde değil. Peki bizde neden böyle bir eğitim modeli uygulanmıyor/uygulanamıyor?

Cevap oldukça basit! Bu yüzden kısa ve net bir şekilde söyleyeceğim. İstemiyorlar! İstemeyen kim? Yöneten kesim. Ya da gerçekçi olmak gerekirse, yönetiyor gibi görünüp sömürenler. Başımıza musallat olan bu ve benzeri sömürgecilerin ihtiyaç duyduğu tek şey ise eğitimli cahiller. Bunun için de belli seviyede bir egitim verilip, hiçbir şey öğretmemek gerekiyor. Ülkemizde tam da böyle bir eğitim modeli mevcut. Basmakalıp, ezbere dayalı, belli başlı şeyleri öğreten ve araştırmayan, sorgulamayan nesiller yaratmayı hedefleyen bir model. Böylelikle sömürü düzenlerinin devamı da garanti altına alınıyor.

Ne yazık ki bizde ki eğitim, ilkokuldan üniversiteye kadar bir şey öğretmemek üzerine dizayn edilmiş. Bu hale getirmek için yıllarca, sistematik bir şekilde çalışıldı ve başarıldı. Her yere üniversite açılma sebebi de buraya dayanıyor. İçlerinde hiçbir şey ögretilmeyen, fakat mezun olanların "üniversite mezunu" sıfatıyla hareket ettiği, "cahil sürüler üretme merkezleri" diyebiliriz bu kurumlara. Buralardan mezun olan diplomalı eğitimsizler ile ülkedeki her kurumun yozlaşmasının da önü açıldı. Bunun sonucunda ise her olumsuz şeyin kabul gördüğü ya da normalleştiği bir çöküşün içine doğru itilmiş olduk. "Buradan nasıl çıkarız?" sorusuna cevap vermek zor değil. Bilimin öncü kabul edildiği büyük bir eğitim seferberliği ile bu durumdan kolayca kurtulabiliriz. Zor olan ise bu atılımın uygulamaya başlanması. Çünkü toplumun ne yazık ki böyle bir talebi yok. Ee sömürülenler halinden memnunsa, sömürenlerin de böyle bir niyeti olmuyor tabii. Bu yüzden korkarım ki kötü günlerin bitmesine daha çok var. Egitimsiz toplumlar her şeyi uzun ve acılı bir yoldan öğrenir. Bu sebeple, tamamen dibe ve karanlığa çöktükten sonra ancak yukarıya ve aydınlığa doğru yükselişe geçebiliriz. İyi haber şu ki dibe batmamıza çok az kaldı!