İçinde yaşadığımız şu olağanüstü derecede sıcak yaz günlerinde, öylesine ağır ve bunaltıcı gündem maddeleriyle karşı karşıya bulunuyoruz ki, bunlar arasından öncelikli sorunlarımızı belirlemekte oldukça zorlanıyoruz. Yurt içinde, belediye başkanlarının yargılanmaları, CHP Mitingleri, “Terörsüz Türkiye” için TBMM’de kurulacak “Meclis Grubu” görüşmeleri, kadın cinayetleri ve değişmeyen gündem maddemiz hayat pahalılığı ve ekonomik sorunlar derken adeta kendi dertlerimizi unutuyoruz. Yurt dışında ise, Gazze-İsrail ve Ukrayna-Rusya Savaşları, Lübnan, Suriye ve İran gibi ülkelerde yaşanan akıl almaz olayların ülkemize etkilerini kavramaya çalışıyoruz. Tabii bütün bunların yanında Türkiye’nin bir de çok önemli ve çok ciddi bir meselesi olarak “orman yangınları sorunu” bulunuyor. Nedense bu büyük sorun öteki gündem maddeleri arasında kaynayıp gidiyor. Nerdeyse görmezden geliniyor. Girişte ifade etmeye çalıştığım ve artık çeşitli resmi kuruluşların açıkladıkları istatistiki verilerle de kanıtlandığı gibi, gerçekten de olağanüstü bir yaz mevsimi geçiriyoruz. Geçen gün NASA yetkilileri, geçirdiğimiz bu yaz mevsiminin 1880 yılından beri geçirdiğimiz en sıcak yaz mevsimi olduğunu açıkladılar. Şaka değil, düpedüz gerçek. İnanılır gibi değil ama, bazı televizyon programcıları, geçtiğimiz hafta Çukurova’nın bazı il ve ilçelerinde termometrelerin hissedilen hava sıcaklığını 45-50 derecelerde ölçmesi olayını haber yaparak ekranlarına taşıdılar. Hemen hemen her gün buna benzer çeşitli haberler yapıldı. Gazetelerde yazıldı ve çizildi. Havalar bu denli sıcak olduğu için, kamuoyunda sıcaklık muhabbetleri bir türlü dillerden düşmüyor. Bu sabah izlediğim haber programına bağlanan meteoroloji yetkilileri, önümüzdeki hafta için, ülkemizin Afrika üzerinden gelen bir sıcak hava dalgasının etkisi altına gireceğini ve hava sıcaklığının ise mevsim normallerinin 8 ila 12 derce daha üzerinde seyredeceğini söylediler. Tabii bütün bu tip haberler, göz korkutuyor ve bir şok etkisi yaratıyor. Bütün bu yaşananlar ise bir bakıma ünlü romancımız Yaşar Kemal’in derlediği ve 1940’lı yıllarda yayımladığı “Ağıtlar” kitabında yer alan o çok duygulu ve ünlü “Yandı Çukurova yandı. Eli bazlı beyler indi. Ördek uçtu, dudu kondu. Oy oy oy Emine'm” adlı türküyü anımsatıyor. Bu türkünün de anımsattığı gibi, yaz mevsiminin özellikle Çukurova’da çok sıcak geçmesi bir ölçüde normal sayılabilir. Ama, yazımın başında da belirttiğim gibi, bütün dünyada mevsim değişiklikleri ve küresel ısınma konusunda hiç de doğal ve normal olmayan sıra dışı olaylar ve bazı büyük çevre felaketleri yaşanıyor. Avrupalı uzmanlar, sera etkisi nedeniyle dünyanın ısısının devamlı artma eğiliminde olduğunu, önlem alınmazsa bu ısınmanın devam edeceğini ve dünyanın ısısında meydana gelebilecek olan yarım derecelik bir ısı artışının ise en az elli veya atmış milyon insanın ölümüne yol açabileceğini belirtmektedirler. Doğal olarak bu tür küresel çevre sorunlarından, iklim değişikliklerinin yol açtığı dengesizliklerden ve doğal afetlerden ülkemiz de nasibini almaktadır. Söz konusu bu küresel doğal afetlerin en başında ise son günlerde sık sık karşılaştığımız orman yangınları gelmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğünün resmî açıklamasına göre ülkemizde sadece 2025/haziran ayında 612'si orman, 951'i zirai alan olmak üzere toplam 1563 yangın çıktı. Daha bu sabah (23/07/2025 Çarşamba günü) Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, televizyonların haber muhabirlerine olay yerinden yaptığı bir açıklamada “itfaiye ekiplerinin 53 yerde birden devam etmekte olan orman yangınlarıyla mücadele etmeyi sürdürdüklerini” söyledi. Nedense bu orman yangınları Marmara, Ege ve Akdeniz gibi hep turistik bölgelerde çıkıyor ve daha biri bitmeden öteki başlayacak şekilde yaz mevsimi bitinceye kadar devam ediyor. Orman yangınları, ülkemiz için elbette ki yeni bir olgu değil. Ülkemizde, çok eski tarihlerden beri orman yangınları meydana gelmektedir. Orman yangınları da tıpkı depremler, heyelanlar ve seller gibi ülkemizin acı bir gerçeğidir. Bundan dolayıdır ki yapılan tartışmalar, bundan önceki her orman yangınında olduğu gibi öncelikle yangının çıkış nedenleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Yangınların çıkış nedenleri olarak kimileri, komplo teorisi boyutlarına ulaşan fantastik iddialarda bulunmaktadırlar. Bu grupta yer alan bazıları, yangınların, ormanlardaki bir cam kırığına yansıyan güneş ışığının, camın bir mercek gibi ışığı bir ağaca yansıtarak ağacı yakmış olması sonucunda çıkmış olabileceği görüşünü ciddi ciddi dile getirmektedirler. Kimileri ise, bu yangınların bir sabotaj olduğunu, yangının iç veya dış düşmanlar veya teröristler tarafından çıkartılmış olabileceğini iddia etmektedirler. Daha başka bazıları ise, bu orman yangınlarının nedeni olarak, orman arazilerine turistik tesis kurarak buradan rant sağlamak isteyen gözünü para hırsı bürümüş, vatan ve insanlık sevgisinden yoksun rantiyecileri işaret etmektedirler. Yanan bu yerlerin, tıpkı bundan önceki yangınlarda orman vasfını yitiren arazilerde olduğu gibi imara açılacağını ve buralara da turistik tesisler kurularak siteler yapılacağını söylemektedirler. Yangını piknikçilerin çıkardığını, yoldan geçerken sigara izmariti atan bu sorumsuzların yangına neden olduğunu, hatta yangının bir takdiri ilahi sonucunda kendiliğinden ortaya çıkmış olabileceğini söyleyenler bile bulunmaktadır. Olaya daha bilimsel açıdan yaklaşan bazı aydın ve entelektüeller ise yangının çıkış nedeni olarak değil ama yaygınlık kazanmasının nedeni olarak ise küresel ısınma ve iklim değişikliği olgusunu göstermektedirler. Bu neden ve gerekçe arama çabaları elbette ki yararlıdır. Bazı sorun ve olguların nedenlerini doğru bir şekilde saptamaya çalışmak; gelecekte bu olguların vereceği zararları ortadan kaldırmak veya azaltmak açısından yararlı da olabilir. Ancak bazı şeyler vardır ki sebep, sonucu değiştirmemektedir. Tıpkı yaşadığımız bu orman yangınları gerçeğinde olduğu gibi sebep ve gerekçesi her ne olursa olsun; yangınların nedenleri ve sorumluları hızla tespit edilmeli ve bunlardan hesap sorulmalıdır. Yanan orman arazilerinin ranta ve imara açılmasının önüne geçilmelidir. İşte asıl üzerinde durulması ve farkına varılarak önlem alınması gereken gerçeklik bu gerçekliktir. Küresel ısınmayla birlikte bütün dünya gibi ülkemiz de MEGA YANGIN gibi yeni bir kavramla henüz yeni yeni tanışmaktadır. Dünyamız MEGA YANGIN gerçeğiyle ilk kez, Avustralya’nın New South Wales eyaletinde 2020 yılında çıkan, görülmemiş büyüklükteki yangınla tanışmıştır. Bu yangın ancak 240 günde söndürülebilmiştir. Kimi bilim insanlarına göre bu yangınla birlikte dünyada “MEGA YANGINLAR ÇAĞI” başlamıştır. Yine aynı bilim insanları, bu tür yangınların çoğalacağını, Türkiye’nin de bu tehlikelerle karşı karşıya bulunduğunu, küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin yol açtığı felaketlerle başa çıkabilmek için yangınlarla mücadelede yeni bir düzenin kurulması gerektiğini ve yeni bir afet yönetimi anlayışına ihtiyaç duyulduğunu dile getirmişlerdir. Küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine ilişkin dünyada yapılmış çok çeşitli bilimsel yayınlarda; İKLİM KOŞULLARININ YANGIN VE SELLERDEKİ ARTIŞA NEDEN OLACAĞI KONUSU DEFALARCA KEZ DİLE GETİRİLMİŞ VE DÜNYA ÜLKELERİ UYARILMIŞTIR. Ülkemizde devam eden orman yangınları ve seller; ilgili ve yetkililer tarafından bu raporlardaki uyarıların yeterince ciddiye alınmadığını ve gereklerinin yerine getirilmediğini göstermektedir. DOĞAL AFETLERLE, SELLERLE VE YANGINLARLA; OLAYLARI KENDİ HALİNE, OLAĞAN AKIŞINA BIRAKAN BOŞ VERMİŞÇİ BİR TEVEKKÜL ANLAYIŞIYLA VE BİLİMLE İNATLAŞARAK MÜCADELE EDİLEMEZ. Umut ederiz ve bekleriz ki, mümkün olan en kısa sürede yaşanan bu acı deneyimlerden gereken dersler çıkartılır ve bilim insanlarının önerilerine kulak verilir. Öyle görülmektedir ki, bundan böyle küresel ısınma ve iklim değişikliklerinden kaynaklı doğa olayları ve afetler günlük yaşantımızın bir parçası haline gelecektir. Bu nedenlerle, toplumda bu olaylarla mücadele bilinci ve kültürünün oluşturulmasında hepimizin geleceği açısından sayılamayacak kadar büyük faydalar bulunmaktadır. Unutulmamalıdır ki doğal afetler önlenemez belki ama, bilinçli bir planlama dahilinde vereceği zararların asgariye indirilmesi olanağı her zaman mümkündür.
Trend Haberler

Mersin’i gerçekten tanıyor musunuz? Mersinli olup da hiç gitmediğimiz bu 9 yer Mersin'i yeniden keşfetmenizi sağlayacak

Mersinliler Vize İçin Yollarda: Başvuru İçin En Yakın Merkez 300 Km Uzakta

Mersin Karardı, Tepkiler Çığ Gibi: Mersin’de Elektrikler Neden Gitti, Ne Zaman Gelecek? İlçelere Göre Son Durum

Silifke Yanarken Gülnar Karanlıkta Kaldı: Elektrik Kesintileri Tepki Topladı!

Erdemli Sahilleri Müzikle Sallanacak! Yaz Dostum Konserleri Başlıyor

Bozyazı Eğitiminde Taze Nefes! Ramazan Ulu Göreve Başladı