Bir insanın tuttuğu defter, sadece gelir-gider değil, hayatla kurduğu bağın, düzen anlayışının ve ruh halinin haritasıdır. Kimi defterine renkli kalemlerle notlar düşer, kimi siyah mürekkeple net ve keskin çizgiler çeker. Kimisi her harcamayı kuruşu kuruşuna işlerken, kimisi biriktirdiği boş fişleri cebinden çıkarıp ‘sonra yazarım’ der. Oysa aslında o fişler değil, ertelediği düşünceler birikir cebinde. Ve o defter, zamanla kişinin iç dünyasının aynasına dönüşür.

Hesap tutmak, çoğu insan için maddi bir zorunluluk gibi görünse de aslında bir karakter göstergesidir. Düzenli hesap tutan birini düşünün: detaycı, planlı ve geleceği önceden düşünen bir kişilik çıkar karşımıza. Hesapsız yaşayan biri ise belki anı yaşayan, belki de yarından korkan biridir. Bazen de hesap tutmaktan kaçınmak, yüzleşmekten kaçınmaktır. Çünkü insan, neyi kayda geçiriyorsa onu kabul etmiş olur. Borcunu, açığını, kazancını, kaybını...

Defterler ve Vicdanlar

Eskiler “Defterimiz temiz olsun” derdi. Bu yalnızca günah-sevap terazisine değil, aynı zamanda ticarete, dostluğa, ahlaka da bir göndermeydi. Bir esnafın defteri, onun namusuydu. Ne bir fazla, ne bir eksik... El yazısı bile o kadar düzgündü ki, yazının kendisi bile ‘ben güvenilir bir insanım’ derdi adeta.

Bugün bilgisayarlar, uygulamalar, yapay zekâlar hesap tutuyor bizim yerimize. Ama ruh hâlimiz hâlâ o eski defterlerde gizli. Dijital tabloların arkasında hâlâ bir insan eli, bir tercih, bir yönelim var. Hangi kalemi kırmızı seçtiğimiz, hangi harcamayı ‘gereksiz’ görüp sildiğimiz, neleri kategorize ettiğimiz bizim değer yargılarımızı yansıtıyor.

Bir ev kadınının alışveriş listesiyle, bir memurun maaş defteri, bir öğrencinin harçlık çizelgesi ya da bir iş insanının bütçe planı… Bunların her biri kendi iç hikâyelerini barındırır. Kimi çocuğunun ihtiyaçlarını önceler, kimi sosyal harcamalara ağırlık verir, kimi de sadece borçları not eder, kazancı bile bir kenarda kalır. İşte burada devreye ruh girer.

Hesap Defterleri, Yaşam Biçimleridir

Bir toplumun kültürel yapısı da bu bireysel defterlerde gizlidir. İsrafla mücadele eden, tutumlu yaşamayı öğütleyen bir toplumda insanlar hesaplarını daha dikkatli tutar. Öte yandan gösterişin ve hızın öne çıktığı toplumlarda insanlar harcarken düşünmez, yazarken utanır.

Hatta siyaset de buraya dokunur. Ekonomik kriz dönemlerinde insanlar daha ayrıntılı hesap tutar. Çünkü belirsizlik arttıkça, insanlar kontrol duygusunu defterlerde arar. Her yazılan satır bir teminattır; ‘en azından bu ayı nasıl geçirdiğimi biliyorum’ der insan. Oysa bolluk dönemlerinde hesap defterleri ya boş kalır ya da yüzeysel geçilir.

Kendimizi Görmek İçin Yazalım

Bir gün cesaret edin ve geçmişte tuttuğunuz bir hesap defterini açın. Sadece rakamlara değil, aldığınız notlara, seçtiğiniz kelimelere, yazının hızına ve titizliğine bakın. Bir zamanlar neyi önemsediğinizi, nelere sıkıştığınızı, neleri gözden çıkardığınızı göreceksiniz.

Kimi zaman ruhun en net fotoğrafı, bankamatik fişlerinde değil; bir kenara sıkışmış, unutulmuş ama içten yazılmış bir harcama notunda saklıdır: "Bugün oğlana kitap aldım, bütçeyi aştım ama yüzündeki mutluluğa değerdi."

O nedenle diyorum ki: Hesap tutma şeklimiz, ruhumuzun aynasıdır. Kimi bu aynaya gururla bakar, kimi gözlerini kaçırır. Ama her satır, bize kendimizi anlatır. İster kalemle, ister klavyeyle... Ne yazarsak yazalım, aslında kendimizi yazıyoruz.