Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) çalışmalarını sürdürüyor. Özellikle kadına ve çocuğa yönelik şiddet, değerlendirilmesi, yazılması, gösterilmesi, takibi, vb. konulardaki yayınları mercek altına almaya devam ediyor.
Cumhuriyet Kadınları Derneği hem kendi örgütlenmelerinde hem demokratik kitle örgütleriyle ve hem de RTÜK ile çeşitli çalışmalar yürütüyor ve halkla bütünleşmeye, olması gerekenleri yapmaya, yarar ve zarar tespit ederek kamuoyuyla paylaşmaya hız verdi.
Cumhuriyet Kadınları Derneği Mersin’de 8/Kasım/2024 Cuma günü, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Konferans salonunda, yer bulamadığı için ayakta izlemek ve dinlemek zorunda kalan kalabalık kitle ile bir panel yapmıştı.
Televizyoncuların, radyo yöneticilerinin, gazetecilerin, hukukçuların, psikologların ve eğitimcilerin söz haklarını kullandıkları panelde “Kadına yönelik şiddette medyanın rolü ve olması gerekenler” konulu bu etkinlik oldukça ilgi çekti ve yerel televizyonlarda defalarca yayına girdi.
Elbette bu ve benzer etkinlikler tekrarlanmakta ve yine cumhuriyet kadınları Genel Merkezi başta olmak üzere RTÜK ile birlikte yaygın biçimde halka hizmet sunmaya devam etmektedir…
Gelelim “Derdimize”
Çalışmalar yapılıyor, yayınlanıyor, en ücra yerlere kadar girilmeye çalışılıyor, çeşitli yöntemlerle doğrular anlatılmaya, gösterilmeye çalışılıyor… Ancak ve ne yazık ki hâlâ toplumun yarısı olan kadınlarımıza karşı;
İkinci sınıf vatandaş,
Ezilmeye, dayak yemeye hak,
Sözü geçersiz,
Yeri erkekten sonra gelen olarak yayınlanmaya devam ediliyor.
Erkeğin isteklerini yerine getirmeye zorunlu ve adeta “Karnından sıpa, sırtından sopa eksik edilmemesi gereken bir canlı” olarak düşünülen kadınımızın; radyo, televizyon, gazete, dergi, sanal ortam vb. ile ötelenmeye çalışılıyor olmasında tüm bu yayın araçlarının bir biçimde etkili olduğunu biliyoruz, görüyoruz, yaşıyoruz ve isyan ediyoruz!
Tüm bu basın ve yayın araçlarının amaçları; halka doğruları, güzellikleri, iyilikleri ve olması gerekenleri ulaştırmak varken, ısrarla ve aslında inatla toplumu cinsiyetçilik anlamında parçalamaya devam etmektedirler. Herhangi birini itham etmek değil amacım ve ancak tümünün bu konuda kendilerinin de anneleri, ablaları, kız kardeşleri, eşleri, sevgilileri, anneanneleri, babaanneleri olan kadın cinsine yönelik tutumlarında, topluma verecekleri iletilerde “Olması gerekenleri” ulaştırmalarının altını kalın çizgilerle çizmek istiyorum.
Toplum iki cinsten oluşur ve her ikisi de olmazsa olmazdır! Birlikten güç doğar ve geleceğin yöneticileri olacak olan kız ve erkek çocuklarımız için de aynı durum geçerlidir.
Zamanı, emeği, parayı geleceğe doğru, iyi ve güzel aktarmak varken geçici ve kötümserlikler uğruna harcamanın anlamı var mıdır ki?
Hele ki, insanî ilişkilerin azaltıldığı (!) bebeklerden başlamak üzere dünyayı içine sığdırdığımız telefonlar varken her elde, değerlerimize, kadınlarımıza sahip çıkmamız basın-yayın dediğimiz tüm araçlarda öncelikle ve özellikle yer almalıdır.
Asla boşa harcamamamız gereken zamanlarımızı, birilerinin aç yatarken diğerlerinin çataldaki lekeyi öne çıkarması, yargı bağımsızlığı dururken birilerinin polis, hâkim, savcı rolüne bürünmesi, ne iş yaptıkları bilinmeyen yaşam şatafatlıları uğruna feda edemeyiz! Etmemeliyiz
Bu talep, bir kadın olarak benim değil tüm toplumun talebidir ve ivedilikler uygulanması gerekmektedir.
İyi, güzel, doğru PUSULAMIZ olmak zorundadır!