Cahil insanlar, kişileri tartışır, olayları bilmez, fikirleri tartışmaz

Normal insanlar, olayları tartışır, fikirleri konuşmaz, kişileri önemser.

Akıllı insanlar, fikirleri tartışır, olayları konuşmaz, kişileri önemsemez.

Günümüze ne kadar da uyuyor değil mi bu değerlendirmeler?

“Teşbihte hata olmaz,” diyelim ve somutlaştıralım;

Hangi televizyon kanalını açarsanız açın, hangi gazeteye göz atmak isterseniz isteyin, radyo yayınlarını bile dolaşabilirsiniz, hemen hepsinin buluşma noktaları kişiler, olaylar ve çekişmeler…

Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tutuklandığı günden itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Avrupa ülkeleri başta olmak üzere şikâyet etmeye başlamıştı ve hâlâ devam etmektedir. İngiltere için “Kendimizi terkedilmiş hissediyoruz,” demişti ya önceki gün de Brüksel’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti yönetenlerinin artan bir otokratik süreç içinde olduğunu söyleyerek yardım istedi.

1) Kendinin en kötüsü yabancının en iyisinden daha iyidir.

2) Ülke içindeki sorunlar ülke içinde çözülmeli değil mi? Kaldı ki, sitem edilen ya da yardım istenen ülkeler, altmış küsur yıldır bizi aralarına almamak için kırk dereden su getirmektedirler

3) Özellikle son seçimlerde ülkenin birinci partisi konumuna yükselen muhalefet partisinin yapması gereken, FİKİRLER ve alt anlamda da partinin programını sahiplenmek ve açıklamak olmalıdır.

4) Kim dedi, ne dedi, nerede dedi, niye dedi, hangi amaçla söyledi, ne oldu, ne zaman oldu, niye oldu… soruları, sorunları çözmeye değil, kördüğüm yapmaya hizmet eder.

5) Ülkenin sorunları bu kadar açık iken, yakıcı iken, acil çözüm bekler iken, kim kimi hançerledi, kim kime para verdi, kim kimden villa satın aldı gibi mahalle dedikodularıyla uğraşmanın zamanı değil, yararlı değil ve çözüm getiren değil…

Ekonomik sorunlarımız çok büyük. Emekçiler grev hazırlığında.

Üretim, yok denilecek duruma doğru sürükleniyor. (Yapılanları elbette destekliyor, daha daha daha çok olsun diyoruz…)

Avrupa’nın en pahalı ülkesi olduk.

Emekliler açlık sınırında.

Dağ, taş beton yığınına dönmüş durumda, hâlâ ve hızla devam ediyor. Sanki önümüzdeki günlerde çimento ile besleneceğiz gibi…

Bu beton yığınlarını kim ya da kimler yapıyor? Kim ya da kimler alıyor? Nasıl alıyor?

Nüfusunun %80’i köylü iken ve tarım ülkesi iken ülkemiz, şimdilerde köyde tarım yapacak kişi bulunamıyor. Tamam, Teknolojiden yararlanalım, modern tarım yapalım, nüfusumuz şehirli de olabilir. Ama birlerinin üretmesi gerekiyor değil mi? Mustafa Kemal Atatürk boşuna mı “Köylü milletin efendisidir,” dedi?

Üretimden söz etmeyen, düşmanlarımızı doğru tespit etmeyen, kişilerle yatıp-kalkan, fikirleri unutan, programdan söz etmeyen anlayış, el açmaya mecbur ve mahkumdur.

Akıllı olmak zorundayız. Fikirleri yarıştırmak zorundayız. Ne diyordu Mao? “Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın”

Zaman akıp geçiyor. Geriye dönüş asla yok!

ÖZÜ görelim ve gardımızı alalım.

Milletin beklentisi bu!