Aşk... İnsanlığın belki de en çok yazdığı, düşündüğü, inandığı duygu. Şiirlere, romanlara, filmlere konu olmuş; nice kalbi sarıp sarmalamış, kimini yüceltmiş, kimini darmadağın etmiş. Aşk, iki kişi arasındaki derin bağın, kendini bırakmanın, güvenmenin ve çoğu zaman da incinmenin adı olmuştur.
Fakat ne yazık ki, her ilişki “sevgi” zemininde başlamış gibi görünse de, zaman içinde bu zeminin altından çatlaklar çıkabilir. Ve bazen bu çatlaklar, yalnızca doğal bir uyumsuzluğun ya da geçici bir anlaşmazlığın değil, çok daha derin, çok daha yıpratıcı bir yapının habercisidir: toksik davranışlar.

Peki nedir bu toksik davranışlar? Bir kişinin sizi sevdiğini iddia etmesi, gerçekten sizi sevdiği anlamına mı gelir? Her ilişkinin kendi içinde inişleri çıkışları olabilir; ama bazı ilişkiler vardır ki, inişler artık çukur halini alır, çıkışlar ise yalnızca kandırmacadır.

Toksik Davranış: Zehir Gibi Sevgi
Toksik davranışlar, bir ilişkide bir tarafın diğer tarafa zarar verici tutumlar sergilemesiyle ortaya çıkar. Bu zarar her zaman fiziksel olmayabilir. Hatta çoğu zaman sözle, mimikle, sessizlikle, küçümsemeyle, manipülasyonla gelir. Kimi zaman doğrudan, kimi zaman çok ince ve sinsidir.
En tehlikelisi de budur zaten: Zararın “sevgi” maskesiyle sunulması.

1. Manipülasyon: Gerçeği Bükme Sanatı
“Ben senin iyiliğin için söylüyorum...”
“Beni sevseydin böyle yapmazdın...”
“Sen hep abartıyorsun...”
Bu sözler kulağa tanıdık geliyorsa, orada bir manipülasyon ihtimali vardır. Manipülasyon, insanı kendi algısından şüphe ettirecek biçimde yönlendirme çabasıdır. Sevgiyi araç haline getirerek karşı tarafın kararlarını, düşüncelerini hatta kimliğini kontrol etmeye çalışmaktır. Zamanla kişi, ne hissettiğini ayırt edemez hale gelir. “Belki de ben gerçekten sorun çıkarıyorum,” diye düşünmeye başlar.

2. Gaslighting: Akıl Sağlığını Gölgede Bırakmak
Gaslighting, adını 1944 yapımı bir filmden alır. Filmde adam, eşini yavaş yavaş delirdiğine inandırmak için evin ışıklarını kısıp sonra da “ışıkta bir değişiklik yok” der. Modern ilişkilerde de bu davranış şekli çok yaygındır.
Siz açıkça bir problemden bahsedersiniz; o ise bunu inkâr eder.
Siz üzgünsünüzdür; o sizi “aşırı hassas” olmakla suçlar.
Bir süre sonra siz, hissettiklerinize bile güvenmemeye başlarsınız. Ve işte tam bu noktada, birinin sizi sevmesinden çok, sizin kendinize olan inancınız önem kazanır.

3. Kıskançlık: Sahiplenmenin Gölgesinde Ezilmek
Kıskanılmak, bazıları için “aşkın göstergesi” gibi görünür. Oysa sağlıklı ilişkide kıskançlık değil, güven ön plandadır. Toksik ilişkilerde kıskançlık, zamanla sizi bir kafese hapseder. Kimlerle görüştüğünüz, ne giydiğiniz, sosyal medyada ne paylaştığınız sorgulanır.
Bu kıskançlık, “seni çok seviyorum, kaybetmekten korkuyorum” gibi romantik cümlelerle kamufle edilir. Ama alt metni şudur: “Sana güvenmiyorum. Seni kontrol etmeliyim.”

4. Sürekli Eleştiri ve Küçümseme
“Bu senin tarzın mı?”
“Yine mi bunu yapamadın?”
“Ne kadar hassassın, büyü artık biraz.”
Sürekli eleştiri, kişinin benlik saygısını zedeler. Özellikle bu eleştiriler özel anlarda, yalnızken ve “şaka” ambalajıyla yapılırsa etkisi daha derin olur. Toksik partner sizi “küçük” hissettikçe kendini “büyük” hisseder. Bu bir güç oyunudur.

5. Aşırı Bağlılık Değil, Bağımlılık
Sevgi, iki kişinin yan yana var olabildiği bir bağdır. Ancak toksik ilişkilerde bu bağ değil, bir tür zincirdir. İnsan, partneri olmadan nefes alamayacağını iddia eder.
“Sen yoksan ben hiçim.”
“Sensiz yaşayamam.”
Bu sözler kulağa romantik gelse de aslında sağlıksız bir yapının işaretidir. Çünkü gerçek sevgi, iki kişinin birbirini tamamlaması değil, desteklemesidir.

Peki Ne Yapmalı?
Toksik bir ilişkide olduğunuzu fark ettiğinizde, ilk yapmanız gereken şey duygularınızı küçümsememektir. Hissettikleriniz gerçektir.
İkinci olarak, bu ilişkideki davranış kalıplarını objektif bir gözle değerlendirmek gerek. Gerekirse bir uzmandan destek alın. Çünkü toksik ilişkiler, insanın kendine olan bakışını da zehirler. En nihayetinde kişi “Acaba ben mi abartıyorum?” diye düşünmeye başlar.
Unutmayın:
Bir ilişki sizi incitiyorsa, devamlı kendinizi küçültmek zorunda hissediyorsanız, kendinize yabancılaşmaya başladıysanız... orada sevgi değil, bağımlılık vardır.
Gerçek sevgi büyütür. Gerçek sevgi şefkatlidir. Gerçek sevgi, sizi siz olmaktan alıkoymaz, aksine sizi siz olduğunuz için sever.

Bazı kişiler bir ömrü, kendilerini sevilmeye ikna etmeye çalışarak geçirir. Oysa sevilmek için çaba göstermek değil, sınır koymak gerekir. Çünkü sınır koyduğun yerde değer başlar.
Sevgi, fakat güvenin, saygının ve özgürlüğün yeşerdiği yerde yaşar. Aksi takdirde, aşk bile olsa... zehir olur.