Hayat çoğu zaman aceleye getirilmiş anların toplamından ibaretmiş gibi görünür. Aceleyle kalkar, aceleyle yürür, aceleyle işlerimizi hallederiz. Zamanın hızına kapılmış bir nehir gibi sürüklenirken, çoğu şeyi kaçırırız: bir dostun gülüşünü, sabahın ilk ışığını, ya da bir fincan çayın kokusunu. Oysa hayatın gerçek tadı, sabırla beklenen anlarda, yavaşça demlenmiş anılarda gizlidir.
“Her bekleyiş bir demleniştir” derken, aslında yalnızca zamanı beklemekten söz etmiyoruz. Beklemek, sabretmek ve hayatın akışına güvenmek demektir. Bir fincan çayın sıcak suda ağır ağır demlenmesi gibi, insanın ruhu da bazen bekleyerek olgunlaşır, olgunlaştıkça değer kazanır. Hızla akan bir yaşamda bu bekleyiş, çoğu zaman göz ardı edilir; oysa beklemek, insanı hem hazırlar hem de öğretir.
Beklemek, sabırlı olmayı gerektirir. Çoğu zaman bir şeylerin olmasını hemen isteriz; hayallerimiz, hedeflerimiz, umutlarımız… Ama aceleyle yakalanan şeyler, çoğu zaman tadını kaybeder. Tıpkı aceleyle içilen bir çayın buruk ve soğuk olması gibi… İşte o yüzden beklemek, bir tür öz disiplin ve farkındalık sürecidir. Beklerken düşünür, taşır, değerlendiririz. Beklediğimiz an geldiğinde ise onu tam anlamıyla hisseder ve kıymetini
biliriz.
Hayatın kendisi de bir bekleyiştir. Çocukluk yıllarımızdan, gençliğin heyecanına, yaşlılığın dinginliğine doğru ilerlerken her dönemde bir bekleyiş vardır. Bazen uzun, bazen kısa; bazen zor, bazen tatlı… Ama her bekleyiş, kişiyi olgunlaştırır ve hayata daha derin bir bakış kazandırır. Beklerken yaşanan her duygu, öğrenilen her ders, insanı daha bütün bir hale
getirir.
Unutmamak gerekir ki, bekleyişin sonunda gelen an, çoğu zaman bir ödüldür. Beklenen bir haber, bir başarı, bir kavuşma ya da bir farkındalık… O an geldiğinde anları daha derin yaşarız çünkü beklemenin verdiği değerle birlikte gelir. Her şey aceleye gelmiş olsaydı, ne tadını alabilir, ne de önemini kavrayabilirdik.
Belki de bu yüzden hayat, bize sabretmeyi öğretmek için küçük sınavlar sunar. Bir sabahın sessizliği, bir kitabın sayfaları, bir dostun mesajını beklemek… Tüm bu küçük bekleyişler, ruhun demlenmesine, insanın olgunlaşmasına hizmet eder. Her bekleyiş bir demleniştir; sabırla beklenen her an, hayatın bize sunduğu bir armağandır.
O yüzden durun, bekleyin, hissedin. Her bekleyişin, sonunda bir güzelliğe ve anlamlı bir demlenişe dönüştüğünü göreceksiniz. Ve belki de hayatın en değerli anları, aceleyle değil, sabırla bekledikleriniz olur.